30 Temmuz 2014 Çarşamba

Çadır mı dediniz ? buyrun

Ne umutlarla çıktığımız Çadır olayımız ...
Ya hu arkadaş.. Bizimkilerin neyine Çadır :)
Çadır olayını her daim seven bir insanım onda netiz. Daha önce defalarca kalmışlığım vardır.. Yalnız çadır işte herkez sevmez.. Ben biraz daha salaş ve uçukluğu sevdiğim için Çeşmede bile çadırda kalırım.Hiç sıkıntı yok. Lakin.. Burası apayrı bi yerdi. İlk başta sevimli gelsede sonrası tam bir hayal kırıklığı oldu. Yalan yok. Gittiğimiz yerinde katkısı büyük tabi. Bi, kere internet sitesine aldanıp gidersen hayal kırıklığına uğrarsın. Otel rezervasyonlarında bile yaşarız bunu kaldıki kamp olayında yaşanmaması mümkün değildi.
Şile..
Şilenin en azgın koyuna denk geldiğimizi belirtebilirim. Ömrü hayatımda böyle dalga görmedim. 2 gün boyunca boğulandan tutun boğulma tehlikesi geçirenmi ararsınız.. İnanın sayısını bilmiyoruz. Tepeden sürekli boğulma tehlikesi yaşayan yurdum insanını izledik. 5 dk önce biri kurtarılıyor ardından başka bir yurdum insanı kucağında çocuğu ile dalgalara doğru yürüyor.. ettiğimiz küfürün haddi hesabını siz düşünün. Deniz o kadar dalgalıydıki ayağını denize soktuğunuz anda dalga sizi bildiğiniz dövüyor. Yani kayalarda otururken denizi çok kızdırmış olmalıyımki gelen dalga öyle bir vurduki ağzım burnum yamuldu dizlerim kanadı. sırtım yarıldı.
Kamp alanı ise inanılmaz özensiz ve pisti. Tamam çok bişey beklemedik ama ne bileyim belki biraz daha özenli olabilirdi.En azından web sitesindeki gibi olsaydı iyiydi. ! wc de kuyruk beklemek tam duş alırken suyun bitmesi ve tankeri köpüklü saç ile beklemek insanın asabını bozmuyor değil.
Çadırımız denize yakın tepede platformu olan sözde şezlonglu bir yerdeydi. En güzel tarafıda oydu. Dalga sesleri ile uyumaya çalışıp uyanmak.. bana bir anıyı hatırlattı.. Bu sefer üşümedim.. Üşüsemde ısıtacak biri yoktu malum. Yanımdaki arkadaşıma sapık gibi sarılmayı göze alamayacağım için sweet almıştım yanıma.
Ha tabi sabah güneşin vurması ile hamam gibi sıcakta uyanmak ayrı bir durumdu ki ben hiç şikayet etmedim.
Gece ateş mateş hak getire.. kimse oralı olmalı. Göya kamp yeri ateş yakıyormuş.. Adamların yaktığı ateş çalı çırpıdan ileri ne yazıkki gidemedi. Gidip müdahele edeyim dedim. Ya hu gami dedim.. İşinmi yok..
Çadırın en güzel tarafı İçtiğimiz Rakı idi her zamanki gibi. Yalnız 2 kadeh rakının bende bayılma etkisi yaratmasına şaştım. Tamam rakı olayı farklı bi olay ama demekki neymiş çadırda içilmezmiş.
Sonuç itibari ile eğlendikmi.. evet eğlendik. Kendi eğlencemizi kendimiz yarattık yalan değil. Mesela 2.gün denize hiç girmedik. Restorant görünümlü derme çatma yerde tüm gün okey oynayıp boğulanları ilzedik. Beraber bişiler yaptığımız için mutluyduk. Dönüş yolunda denize hiç giremeden gelmiş olsakta kendimizi bizim otelin havuzuna dar attık. diğer arkadaşlarım bir daha kamp mamp tövbe ettiler ama ben bi daha olsa yine giderim yalan değil.
Kim ne derse desin tüm olumsuz durumlara karşı ben yinede çok keyif aldım. Zaten aman brozlaşim malak gibi yatayım kafasında bir insan olmadığım için tatil candır.
Gelecekteki sevgilime not: " şimdiden bir çadır ayarla mümkünse 3 kişilik olsun"

23 Temmuz 2014 Çarşamba

O da mı Evlenmiş !

Heyt be gami.. Kim derdiki birgün ekranına düşen nikah davetiyesine bakıp pis pis sırıtacaksın diye ?
Hani insanın yüreği hop eder, boğazı düğümlenir, kanı çekilir, ateş basar, midesine ağrılar girer, kulakları uğuldar..
ha işte onların hiç biri olmadı.
Kendime hayret ettim doğrusu.
Gayet sakin ve boş bi şekilde davetiyeyi inceledim. Sırıttım.
Hatta bizim kızlarla konunun geyiğini bile yaptık. “ay nikaha giderken hazır memelerde dolgun yeni aldığım straplez elbisemi giyeyim. Saçımıda gelin topuzu yapayım. 3.bi yerde 2 si başka tarafta takayım eee boş gitmek olmaz”
“ya da neyse evlendikten sonra evine çiçek yollarım, Tebrikler bir öküz le evlendin!” diye”
Hatta bazı ahbaplarla fizibilite çalışması bile yaptık.
“ ya hu bunun gibi bi dağlı böyle hem zengin hem güzel bi kızla nasıl evlenebiliyor. Hadi kız şımarık salak ailesi nasıl göz yumabiliyor”
“eee allah herkeze çirkin şansı versin diye boşuna demiyoruz bacım !”
“Böyle bir hatunla kadın halimle ben bile Hollandaya gider nikahı basardım. Gelecek garanti “
“kız okadar aşıkki bizimkinde olan eksiklikleri sanırım 30 una gelince anlamış olacak, yazık”
Yani adam haklı. Kız kendi tc numarasını twitter gibi bi yerden alenen paylaşacak kadar ergense adam napsın. Bulmuşken kaçırmak elbette istemedi.
Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş demeyin. Olayın özü derini çok farklı. Çünkü prenses diye hitap edilen kız çocuğu için üzülüyorum o kadar..
Bir adam bir kızın hayatına nasıl sıçar 3.perdesini izleyeceğiz önümüzdeki günlerde.
Çünkü bir adam ne ise o dur ve asla değişmez. Ne bir aşk değiştirebilir bir öküzü nede para. Öküz öküzdür. Kanında var bikere ! Buraya yazıyorum. Ben malımı tanıyorsam benimle birlikte tanıyan herkez tanıyorsa bu işte üzülen tek taraf hanımefendi olacak.
Ben mi..
Mutluluklar diliyorum canı gönülden. Bir zamanlar kolumu istese hiç düşünmeden kesip verebileceğim o şuursuzca sevip taptığım adam evleniyor. Ne bir sevgi ne bir aşk.. kin nefret.. Yani kendimi zorluyorum bişiy hissedeyim diye ama yokk.. Hissedemiyorum. Sadece sırıtıyorum. Beni arayıp soran arkadaşlarada aynı durumdayım. Yahu evlensin zaten bende onu istiyorum ! Çünkü gerçekten zerre umrumda değil.
Yahu acaba üzülmem yada kendimi köprüden felanmı atmam gerekiyor burda onu bi anlayamadım.
Kendimi ilk defa bu kadar şanslı hissediyorum. Böyle bir beladan kurtulduğum için.
Boşuna dememişler..
“olsun diye dua ettiğinize birgün iyiki olmamış diye şükür edersiniz “
Haydi paşam… Şimdi ayıkla pirincin taşını.. Ha dikkat et o taşlar bi tarafına kaçmasın !

Passaporta gidiyore olaaaaa !

Passaporta gidiyore olaaaaa !
Madritte boğa güreşlerini izlemek güzel olurdu diyerekten Amsterdam hayali kurup Roma üzerinde yoğunlaşıp Barcelona ya gidiyoruz. Ne alaka dimi 
Aslında Amsterdam dedik ama benim kıbrıs harici ilk yurt dışım olacağı için Roma’dan vazgeçip İspanyada karar kıldık. Önce ne istediğimize bi karar verelim dedik. Düşündük taşındık. Tartıştık. İnce eleyip sık dokuduk. Roma mı Amsterdam mı Venedik mi Barcelona mı ?
Sevgili İspanyollar,
Ülkenizi seçtik. Şanslısınız. Hava alanında pasaport kontrolünden sonra CARLOS MARTIN ‘in bizi karşılmasını istiyoruz. Kasım ayında ülkenizde kısa bir süre ikamet edeceğim için olası küçük olaylar için şimdiden özür dilerim. İspanyol kadınları için tehlike arz ettiğimizin farkındayım . Ama inanın pekte umurumda değil.Allahtan tehlikeyi seviyorum da sıkıntı yaratmıyorum.
Nedir bu İspanyol mevzusu. ?
Olurda Barcelonanın maçı olur izlemeden zinhar gelmem .
CARLOS MARTIN ile bir akşam yemeği yeme hayali her türk kızının hayalidir elbet ! CARLOS MARTIN erkekse bizim etrafımızdakiler ne allasen !
Madritte boğaları sokağa saldıkları güne denk gelsem diye düşünüyorum.
Andrelanini seven birinin önünde hangi boğa durabilirki. ? Fethiyede yamaç paraşütü yapmak istediğimi duyan annemin “binersen hakkımı helal etmem”diyişi kulaklarımdadır halen. O yüzden bu boğa ve madrid olayım mümkünse aramızda kalsın. Yoksa annem konsolosluğu ayağa kaldırır ülkeye girişimi engeller maazallah ! 
İspanyollar..
Sizleri filmlerde gördüm. Gerçekten uzun saçlı ve ellerinizde gitarlamı dolanıyorsunuz ?
O kadar seksi ve romantikmisiniz ?
Hepiniz birer CARLOS MARTIN misiniz ?
Bizim türkiş adamları gibi hödük değilsiniz dimi ?
Belki bir ispanyol şarabı yudumlarken hayatımın aşkı ile karşılaşırım.
Umarım hayatımın aşkı İspanyaya gelmiş bir türk olmaz die içten içe dua ediyorum. Malum belayı çeken bi tipim. Koskoca ülkede bir türkü gider bulurum.
Az evvel annemle konuştum.
Bizim kızlarla İspanyaya gidiyoruz dedim. Yoksa ön balayımı dedi. Canım annem.. Halen bi umut benim aşık olup romantik bi eş seçeceğimi düşünüyor. Kendini buna inandırıyor.
İspanyaya neden sevgilimle gidimm allasen.!
Bu amsterdama sevgili ile gitmek gibi bişiy. Diyemedim tabi…
Biz kızlar eğlenmeye ispanyayı birbirine katmaya geliyoruz.
Varsın gerisini İspanya düşünsün..
Olaaaaa ! senyoreeee !

22 Temmuz 2014 Salı

Neymiş Bu Mutluluk ?

Sen hiç hayatın sana getirdikleri ile mutlu olmaya çalıştınmı ABİDİN ?
Sözde hepimiz hayatın bize getirdikleri ile mutluyuzdur. Hayatımızı canımızın istediği gibi yaşar hiçbir şeyi kafaya takmaz eller havada gönlüm hovarda takılıp dururuz.
Kimi kandırıyorsunuz ? Kendinizi mi yoksa karşınızdakini mi ?
Önce bi düşünün.. Savrulun.. Kurtulun şu saçma sapan duygulardan !
Kimseyi kandırmadığım aşikar. Neyse odur değişmez kuralım. Bugün mutluysam tanrıya bugün mutlu olduğum için şükür eder,şarkılar söyler gülücükler saçarım. Ama bugün mutsuzsam yurt dışındaki halam bile bilir bugün mutsuz olduğumu.. Annemin içine doğar kız kardeşim gamüklü mamüklü cümleler kurar.
Hayat size verir.. Siz sadece GÖRMESİNİ bilin…
Hayatın bana getirdikleri neymiş bi bakalım..
Güzel bir işim var. Kariyerimde zirvedeyim. İşimi seviyorum. Kendi paramı kendim kazanıp gırtlağa kadar borca batsamda aman yaaa ko g.tüne rahman gitsinlerdeyim. Bu sıkışıklıkta yurt dışı seyahati bile planlıyor pasaport için gün sayıyorum.
Etrafımda beni seven benim de çok sevdiğim bizim kızlar grubu var mesela. Spor salonundan.. Hani göze geleceğiz diye diye araya nifak sokmaya çalışılan grup.. Beraberken gülmekten karnıma ağrı girerken sinirlerim bozukkende beni dinleyen fıstık gibi arkadaşlarım canlarım var. İyiki varlar dediğim insanlar … Değerlerim.. değerlilerim…
Bir kız kardeşim var mesela. Bi gamük dedimi dünya duruyorsa en depresyon halimde yüzümde sırıtmaya sebep olan. Benim diğer yarım mesela o. Benim tezatım benim tersim. Ama bir elmanın kurtsuz tarafı. Kurtlu tarafı benim bu arada .. Varlığı ile hayatımı dolduran benim bir tanecik kardeşim.. Her ne kadar eve kedi alınmasına karşı çıksada. Medikim o..
Güzel bi ekibim var iş yerinde. Bazen beni dellendirselerde herzaman çok sevdiğim cici çekirdek ekibim.
Birde Nagim var. Ara ara kopsakta ama bildiğim hep var olan. Komik beni benden alan bana geri veren. Alkol aldığımda beni eve sağ salim taşıyan. Tek parça taşıyan. “kapının önündeyiz bak gami sakın ses etme “diyen. Taksiciye hayat hikayemi anlatırken müdahale etmeyen hayat hikayemi benden daha iyi bilen. Herzaman yanımda olan ve olmayada devam edecek olan.. Yaptığım hiçbirşey için beni yargılamayan.. aferim devam et hayat senin diyen.. Nagişim.
Afroditim gül’üm var.. sofu arkadaşımız İsmailimiz.. Adamın kare kökü Birol’umuz.. Velicanımız var.. Annem var ! en kutsal varlığım ..
Ve bir sevgilim yok.. 2 yıldan fazladır yok.. Hayatıma ne zaman birini almaya çalışsam nerde imkansız adam gidip onu bulduğumdanmıdır nedir bilmiyorum ama,
Yahu bu kadar güzelliğin içinde olmuş yada olmamış.. Oda benim nazarım olsun..
Unutmayın.. Varlığı ile bişey değiştirmeyenin yokluğu bişey ifade etmez.
Hayat bana o kadar güzel değerler verdiki.. Etrafı çokca kalabalık olupta mutsuzluktan saçmalayan insanlardan değilim en azından. Ne istediğimi gayet biliyorum. Ne yaptığımı nerede durmam gerektiğini.. Değerlerimin kıymetini biliyorum.
Ve tanrıya şükür ediyorum..
Beni bunca güzellikle onurlandırdığı için..
Ve hayatı gerçekten AYRINTILARINI görerek yaşıyorum. Lafta değil.. İçinde özünde..
Abidinlik etmeyin.
Hayatınızdakilerin kıymetini bilin.. Size değer katan insanların değerini bilin.
Sizi mutlu edenleri görün..

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Oymak Beyiniz Hazır :)

Evet,
Yaz tatilimizin ilk durağı bu sene çadır.
Bizim çocuklar ve bizim kızlarla
 Benim 1,5 günlük güzel ve hüzünlü çadır maceramdan kıskanmış olacaklar ki bayramda 3 gün sahilköyde çadır kuruyoruz. Daha doğrusu kurulmuş bir çadır kente gidiyoruz. Yoksa bizimkiler buna bende dahil çadır felan kuramayız. .
Tecrübeli olduğum için beni oymak beyi seçtiler :D
Bende ozaman “flama hazırlayın benim çadırım kırmızı olsun yoksa zinhar kalmam” dedim. Onuda ayarladılar.
Kamp ateşi için sen bilirsin gamük oda sana ait dediler.Allahtan gittiğimiz yerde hazır yakılmış olanı varda koskoca sahilköyü yakma gafletinde bulunmaktan kurtuldum 
Whatsaapta 2 haftadır bunun üzerine planlar yapılıyor. Organizasyon tamam. Çadıra onu getirin bunu getirmeyin… aman şarabı unutmayın. Sırt çantası yeter … gece için kalın bişiy alın kıçınız donar blaa blaa blaa.. Olta getiren bi arkadaşımızda var ki denizden nasıl bir şey çıkartacak çok merak ediyorum. Sanki kulelide balık tutacak . Söylediğinde bayağı bi gülmüştüm . Halende gülüyorum o ayrı.
Tatilin her türlüsü candır. Yıllardır çeşmede beachlerde tatil yapan biri bu sene özüne döndü. Daha salaş daha eğlenceli bir tatile merhaba diyorum. Eğlence varsa orada biten biri olaraktan sırt çantanızı alın gelin diyorum.
Okey takımımız hazır. İçkiler zulada. İçki içmeyene ayran hazır.
Kızartma yapılacak 1 kova.
2 şort 2 tişört bir şapka.
Makyaj malzemesi yok..
Topuklu ayakkabı yok.. Yerine Parmak arası terlik nemlendirici krem var.
Arkadaş kardeş dost herkez hazır..
Gami hazır.
Bi sen yoksun. Ve biz çok eğleneceğiz..
Öyle işte..
Olsaydın bu sefer gece denize girerdik.. Söz bak valla..
Gelecekteki Sevgiliye Not: Sen şimdiden bir çadır edin canım.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Küçük Eylül Meselesi

“Çirkin insanlar güzel insanlar onları farketsin diye olmadık şeyler yaparlar..."Bizler görünmez olmaya o kadar alışığız ki... Tek bir bakışla çirkin bir insan, onu farkedene umutsuzca aşık olur." bir küçük eylül meselesi..
Tamda böyle bişey işte.
Hafta sonu evimde tv nin karşısında embesil gibi otururken tv kanalında bu film başladı.
Hep izlemek istediğim ama her seferinde bi sebeple ertelediğim bir filmdi.
Film tahmin ettiğimden farklıydı. Normal bir kavuşamamalı zengin kız fakir oğlanlı tatil aşklı bir filmdi kafamdaki..
Canlandırdığım belki biraz uymuştu ama.. Film gerçekten beni çok etkiledi.
Özellikle Eylül’ün içinde bulunduğu durum ve Tek’in duygusallığı.
Normal şartlarda erkeklerde eylül tarzı durumlara alışık olduğumdan Rollerin değiştirilmiş olması filme farklı bir hava katmış.
Romantik filmleri pek izlemem. Aşk filmleri oldukça fantastik gelir bana ama.. Ne bileyim bu film bi başkaydı.
En son bir elimde kahve bir elimde peçete ağlıyordum.
Filmin son sahnesinde o Eylül’ün korkuluğu öptüğü sahnede..
Kendimi korkuluk gibi gördüm.
Bir türlü meselesini halledememiş tek gibi..
Karşısındaki insanı mutlu etmek için ona farklı şeyleri gösterme amacını üstlenip “bak aslında bi de bunlar var” demek isterken kendi mutluluğunu hep arka tarafa atan, o mutlu oldukça mutlu olan bi korkuluk gibi.
“Hayat ayrıntılarda gizlidir” diyen birine hayatın aslında hangi ayrıntılarda gizlendiğini göstermek isterken görmezlikten gelinen küçük bir ayrıntıyım. O ayrıntılara saklandığını düşündüğün her ince detayın içinde nice detaylar varken gördüğünle yetinmeye ne yazıkki ayrıntı denilemiyor. Birde benim gözümle bakabilseydin ya da benim gözümle bakmak için bana bir şans verseydin ayrıntının ne olduğunu belki anlatabilirdim.
Deniz kenarında midye kabuğu toplamak kadar kolaydı aslında. Midye kabuğu denizin kenarında güzelken bir akvaryumun içinde ne kadar güzel durabilir ki sence ?
Bu hikayenin ana kahramanı benim. Aslında Filmdeki Erkek kahraman “ Tekin” benim…
Kendi hayatımın başrolünü üstlenmiş ve birçok figüranla oyuna devam edende benim.
Eylül’de gördüğüm o uçarı umursamaz karakterde benim.
Tekinde gördüğüm duygusal karakterde.
İnsan 2 karakteri içinde barındırıyorsa eğer.. Benim ayrıntımda gizlenen hayatı artık siz düşünün..

11 Temmuz 2014 Cuma

Kimse seni dinlemiyorken konuşmak kolaydır..

“Ah ne tatlı sözler hazırladım kim bilir kaç aydır
Kimse seni dinlemiyorken konuşmak kolaydır
Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi
Yüzümde kocaman yalandan bir antidepresan gülümsemesi
Böyle gitme ne olur, böyle gitme ne olur
Biraz yanımda otur diyemedim
Başımı yaslasaydım omzuna, ağlasaydım
Öpüp koklasaydım, yapamadım
Yapmadım, utandım”
Bugünlerde bu şarkıyı dinliyorum. Çalışırken ,serviste, otobüste evde.. Gece uyurken. Bu halime alışık olmayanlar yadırgıyor tabi. Tuhaf geliyor. Anlam veremiyorlar. Aslına bakarsanız bende pek anlam veremiyorum.
Saçma yani..
Aman salla ya ne kafana takıyorsun diye cümleye başlayanlara attığım bakış küfür etmekten beter oluyor. Susuyorlar.
Çünkü kimse kimsenin ne hissettiğini ne düşündüğünü ne yaşadığını bilemez. Bilmek yada anlamak zorundada değil elbet. Saygı duymak zorunda o kadar.
Biliyorum..
Yaşadığım her ne ise .. yaşandığı ile kalmalı.
Düşünmemeliyim. Düşündükçe sorguladıkça içinden çıkamayacağım bir hal alıyor. O isteseydi o da benim gibi düşünseydi eğer.. İşte hatayı burada yapıyorum.. O istemiyor.. ve o benim gibi düşünmüyor. Bu kadar açık ve net.. Sorunun ana kaynağı ben olduğuma göre pekte sorgulanacak bişiy yok aslında.
Göğsümün üzerine öküz oturmuş gibi hissediyorum.
Bi çaresi var elbet…
Mübarek aydayız ve inancım gereği alkol almıyorum.
Bayramın 1.günü Şile sahil köyde olacağız.
Sahilde Alkolün dibine vuracağım.
Kusana kadar içeceğim.
Hatta ne bulursam içeceğim.. Hatta yetinmeyip karadenizi içeceğim.
Alkol komasına girene kadar içeceğim.
Yapmak Lazım arada.
En son içtiğimde sarhoş olmamıştım ama keşke sarhoş olsaydım diyorum ve yaptığım hiç bişeyi hatırlamasaydım diyorum.
Ertesi güne kalp ağrısı ile uyanmak yerine baş ağrısı ile uyanmak daha cazip geliyor.
VE tatil.. Can simidim.. Bu sefer yıldızları seyrederken dilek tutmayacağım. Mal gibi ay yıldız kaydı diye heyecan yapmayacağım.
Hatta belki ibneliğine “dünya barışını “ dileyeceğim..
Kim bilir belki bu sefer ters teper..

10 Temmuz 2014 Perşembe

Rahat Batması

Uzun zamandır yüzümde gülücükler eksik olmuyordu. Sevgi kelebeği gibi ortalığa gülücük saçıyordum. Derdim sıkıntım tasam yoktu. Kafam rahat kafamı kurcalayan bişiy yoktu. Yalnızlığa bayağı bi alışmıştım.
Ohhh hayat bana güzeldi. !
Sonra rahat battı..!
Kafamı gömdüğüm o kum yığınından bi çıkartayım dedim etrafta neler oluyor. Çıkarttığım gibi geri sokmak istedim ama çıkartmış bulundum bi kere.
Unuttuğum ne varsa kısacık bir süre içinde bir bir yaşadım.
Arkamdan atlı süvari kovalıyormuşcasına. Aşık oldum, hayal kırıklığına uğradım, düzen yine aynı değişmemiş. Tabi ben bunları kendi kendime yaşadım o ayrı. Hepsini ışık hızı ile yaşadım üstelik. Ben bile anlayamadım. Kendi kendine gelin güveyn oldum. 18 lik ergen gibi !
Ve yıldıran dejavu.. Ve anladımki Saflıkta master yapmış biriyim. Bu seferde tescillendim.
Yaz aşkları çabuk unutulur derler.
Lan bari yaz aşkı olarak yaşasaydık ne vardı yani ? Nasılsa eninde sonunda depresyona girecektim ne die bu kadar acele ettirdinki ?
Telefonum çantamda duruyor. Sessizde.
Bakmıyorum.
Acil biri arasa ölüyorum ben dese 3 gün sonra haberim olacak. O kadar soyutladım kendimi . Yaptığım tüm planları unutur oldum. Dün bi arkadaşımla buluşacakmışım.. Kız kadıköyden aradı.. e nerdesin ? Bi bilsem nerede olduğumu seni bekletirmiydim orda be güzelim..
 İş yerinde estirdiğim terörün haddi hesabı yok. Ağzımdan salyalar akarak sürekli bi kavga halindeyim.
Çöken outlook’umu yapamayan bilgi işlemciye.. zaten ne boka yarıyorsunuz ki diye carlayan bi tip oldum. Bana neyin var neden böle oldun diye soran arkadaşıma verdiğim cevabı buraya yazmayayım. Sanırım kız bi daha benimle konuşmayacak  oda çok üstüme geldi napim ya..
Yalnız kalmak istiyorum evet.
Gidip bi sahil kasabasında mal mal denize bakmak istiyorum.
Kendimi neden böyle bir şeyin içine soktuğumu anlamaya çalışıyorum.
Çok mu gerek vardı. ? Ne diye düzenini bozdun ki.. Biz buna huzurun kıçına kaçması diyoruz. Şimdi ayıkla pirincin taşını tek başına. Kimseye bişide söyleyemezsin. Kimseyi suçlayamazsında. Tek sorumlu tek suçlu sensin çünkü. Bir insan bile bile nasıl lades derin canlı örneğiyim.
İçinde bulunduğum bu saçma sapan ruh halinden çıkmak istiyorum.
Yine şarkılar söylemek yine çılgınlıklar yapmak istiyorum.
Yine masamda gelen bir maile kahkaha atmak istiyorum.
Bilgi işlemci arkadaşı arayıp yaptığım densizlik için gerçekten özür dilerim demek istiyorum.
Kadıköyde beklettiğim arkadaşımın gönlünü almak istiyorum.
Telefonumu sessiz mod dan çıkartıp gelen mesajlara cevap vermek istiyorum.
Kafamdakini unuttup hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Yapabileceğimi biliyorum.
Ancak aklın vakitsiz unuttuğunu gönül zamansız dile getirirmiş. Ondan korkuyorum..

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Yüreğinizin Götürdüğü Yer

Ben gittim . Bişiy değişmiyor.
Cidden bak.
İstersen bi dene ! denede gör…
Çünkü ne geliyorsa insanın başına “yüreğimin götürdüğü yere gittim” dediği anda geliyor. Kırın dizinizi oturun kıçınızın üzerine. Rahat batmasın. Huzur batmasın.
Eski sevgilimin nişan haberini aldım. Hiç yapmadığım bişey yapıp eski sevgilimin sosyal medya profiline girdim. Hızımı alamadım nişanlısının, annesinin ablasının kuzeninin .. Yan komşusunun.. Köpeğinin.. İnsan kendinden 15 yaş küçük biri ile evlenince gençleşebiliyormuş onu gördüm. Ha suratında sıfat kalmamış o ayrı ama.. Hiç bişey hissetmedim. Hatta allah mesut etsin bile dedim. Hayatımın içine sıçan bir adama mutluluk dileyeceğimi 2 yıl önce söyleselerdi tekme tokat girerdim.
Dile kolay..
2 yıldır kimseye kafamı kaldırıp bakmadım. Kimse ile ilgilenmedim. Birine bişiy hisetmedim. Tepemin tasını attırana yol verdim. Erkek sinek bile yanıma yaklaşamadı diyebilirim.
Yaşadığım herşey geçmişe ait olan bir iz aslında. Ne zaman hayatıma birini almaya kalksam özellikle ona benzeyen onun gibi düşünen birini 7 milyar insan arasından cımbızla çekiveriyorum. Her erkek aynı değildir canım diyip üzerine gittiğimde anlıyorum ki her erkek aynı. Nerede yanlış yapıyorum diye asla sormuyorum kendime. Sözde yüreğimin götürdüğü yere gidiyorum.
Çünkü Salağım.
Yanlış bir insan asla olmadım. Aksine yanlış insanların hayatında hep doğru insan oldum. Yaptığım ya da yaşadığım hiçbirşeyden hayıflanmadım arkasında durdum. Dönüp arkamı gitmek artık o kadar kolay geliyor ki .. Birgün gerçekten haketmeyen birine dönüp arkamı gideceğim.. Ya arkamdan gelip gittiğim yoldan beni döndürür .. Nere gidiyorsun destursuz deli manyak diyip.. ya da arkamda bıraktığım diğer insanlardan hiç bi farkı olmaz.
Yüreğinizin götürdüğü yere gitmeyin arkadaşlar. Ben gittim.. İlk defa gittim. Gördümki sadece sen gidiyorsun o yere. Dönüşünü anlatmama luzum yok herhalde.. Yenmiş bi baş parmak..
Benim gibi 2 yıldır hayatınıza kimseyi almayıp “yüreğimin götürdüğü yere gidicem yeaaa” diyipte oturup bunları yazmayın. Elinizde kırık bir kalp kırılan bir gurur ile kalırsınız.
Carpe diemmiş.. Anı yaşaymış.. Yüreğinin götürdüğü yere gitmiş.. geçin bunları hikaye bunlar. Paralel evrenin uydurmaları bunlar. Duygusuz bir insansanız gidin ama.. Sanmıyorum etrafımda duygusuz bir insan olduğunu.
Yüreğimin götürdüğü yer..
Ben gittim.
Ve döndüm.
Yanımda getirebildiğim tek şey kırılmış bir kalp ve gurur oldu.
Kimseyi suçlamayada hakkım yok elbet..
Çünkü” YÜREĞİMİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİTTİM”

ÇOCUKTA YAPAMADIM.. KARİYER'DE !

Her sabah 7 de uyanıp sanki gece bir goril ile sevişmiş gibi o derece kabarmış olan saçımı aynanın karşısında yatıştırmaya çalışıyorum. Tek gözü kapalı daha ayılamamış bi şekilde güne merhaba diyorum. Daha millet sabah sevişmesi yaparken sevgilileri ile ben Yeşil çayımı yapıp dolabımı açıyorum. Gözüme takılan ilk şeyi üzerime geçiriveriyorum.
Her sabah aynı kedi aynı yerde .. Aynı insanlar aynı saattte yolda yürüyor. Aynı araç yine aynı ışığa yakalanmış..
Çok sıkıcı..
Bu ara ciddi ciddi düşünüyorum. Kıbrıs’a gidip sperm bankasından çocuk sahibi olmayı. Yalan değil. Ne kadar deli yapılı biri olduğumu bilenler şimdiden beni frenlemeye başladı bile diyebilirim. Düşüncemi paylaştığım insanlar bu şekilde bebek sahibi olacağıma evlenmemi söylüyorlar. Sanki doğru adam vardıda ben evlenmedim.
Neyse.
Kariyerimde gelebileceğim yerin en iyi yerindeyim. Bundan sonrası kendini tekrar etmek olacaktır. Yıllar önce “ne bebeği yeaaaa kariyer yapcem bennnn” dediğim insanların şuan 2 çocuğu ve mutlu bir yaşantıları var. Ha onlara sorarsan bekarlık sultanlık. Ama bana sorarsan benimki sultanlıktan çıktı artık. İmparatorluğa doğru yol alıyor.
Kalp kırıklıkları ile dolu olan şu derbeder gönlüm … Bu çok arabesk oldu farkındayım.
Öküze tapan hint kızı gibi olan.. Bu da argo oldu..
Gönlümün prensini çirkin kızlara kaptıran.. Bu da kıskançlık dolu oldu..
Doğru adamı bulacağım diye..
Ay ne saçmalıyorum ben..
İş yerinde mailime gelen maillere göz gezdiriyorum. Cevaplanması gereken bi ton mail varken ben blog yazıyorum. Telefonuma gelen mesajlara zor bakıyorum. Hatta hiç bakmıyorum. Bugün farkettimki 3 gündür makyaj yapmayıp saçımı tepeden topluyorum ! Ve ellerimde o je yok.!
Kariyerinde zirve yapmış bir kadın .Aynı anda aşık olan aynı anda üzülen aynı anda kazık yiyen. Aynı anda kırılan.
Ama olsun kariyer yaptım !
Başlarım böyle kariyeri ulan.
Böyle kariyermi olur.
Sabahları öperek uyandıramayacağım bir sevgilim yoksa , akşamları yemek hazırlayacağım bir telaşem yoksa Bu giydiğin elbise sana yakışmamış diyebilecek biri yoksa.. Beraber tatil planı yapamayacağım biri yoksa, Şu içimde olan sevgi yığınını verebileceğim sevgi manyağı yapabileceğim biri yoksa.. napim kariyeri ?
Kariyerimle başbaşa kaldım anlayacağınız.
Elde var sıfır. Zaten gönlümüde kapatmışım zinhar açmam bi daha .. Eee neyi bekliyorum ki ?
Aşık olduğum kişiden bir bebeğim olmayacak anlaşıldı. Bunudamı kendim planlayacağım. İş başa düştü gamük. Bir çocuğa hem anne hem babada olurum evelallah. Her işi kendi başıma hallettim. Bir bebeğimi halledemeyeceğim !
Hayatımın kısa bir özeti aslında. “ÇOCUKTA YAPAMADIM KARİYERDE !”

8 Temmuz 2014 Salı

Dünki Yazıma hitaben "bir dilek tuttum"

Tuttuğum dileği merak edip soranlar dalga geçenler oldu tabi. Merak edenlere söyliyeyim. Dileğim olmadı. Yani boşuna gözünüzü yıldızlara dikip kaymasını bekleyipte dilek felan tutmayın. Olmayınca olmuyor işte..
İnsanın kalbi aynı yerden kaç defa kırılır ?
En canlı örneği herhalde benimdir. Karşımdaki kişiye değil .. kendime her şans verişimde aynı oyunun içinde buluyorum kendimi.
Karşımdakine şans versem.. sonuç yine değişmiyor.
Kısır döngüdür içinde dönüp duruyorum.
Bin tane bahane duyarsın..
Gülersin.
Bi tarafın inanmak ister o bahanelere ama artık o kadar kaşarlaşmışsınki.. gülersin ağlanacak haline.
İyi niyet ararsın.. “ben olsam “larla başlayan cümlelerin her zaman ağır basar.
İşte ..
Karşındaki insan sen olamayacağı için böyle ya..
Kendini değersiz bir varlıkmış gibi hissetmeye başladığın an canının en çok yandığı an olur.
Bildik bir duyguyu yaşarsın. Karşındakini suçlayamazsında… Kendini suçlamaya başladığında ise valizin kapıdadır.
Şimdi..
Derin bi nefes alıp kapattığım kalbimi aralayacakken, tekrardan kapatmanın verdiği huzursuzlukla yoluma yalnız devam ediyorum. Üzgünüm , başaramadım. Yenilgiyi kabul ediyorum ilk defa.
Kendime haksızlık ettiğimi düşünenleriniz illaki olacak.
Yanlış tercihler yaptığım için böyle olduğunu söyleyenlerde.
Biz sana demiştik diyenleri duymak bile istemiyorum. Sadece susun istiyorum o kadar. Çünkü Kimin ne düşündüğünü asla umursamadım hayatımda.
Aşk denilen o boktan duygunun ne olduğunu, nasıl başladığını, karşılıklı nasıl olduğunu sadece resimlerde görüyorum.
Bu kadar kırılmışlıkla doluyken inanmıyorum gördüğüm resimlere. Ve bir daha birine bırakın aşık olmayı gözümün ucuyla bile bakmayacağıma, kimseye ilgi duymayacağıma, kimseden hoşlanmayacağıma yemin ediyorum.
Çünkü aynı yerden kırılmak artık istemiyorum.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

bir dilek tuttumm

Hafta sonunu İstanbula yakın bir yerde çadırda geçirdim.
İlk çadır deneyimim değildi . Aksine her sene yapmak istediğim ancak ortam olmadığı için yapamadığım bişeydi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde artık yaktığımız ateşinde verdiği duman kokusuyla diyelim gökyüzündeki yıldızlara sardım. İllaki biri düşecekti . Dileğim hazır zaten. Aman kayarda panik yaparım unuturum diye aklımdan sürekli tekrar ediyorum. Pat kaydı bitane.. tuttuğum dileği unuttum  Ziyanı yok zaten ufak bişeydi. Belli belirsiz sönük bi yıldız benim yıldızım olamazdı. Şöle şaşalı kocaman bişiy olmalı ki 12 den vursun. Yılmadım.
Beklemeye koyuldum. O yıldız kayacak arkadaş..
Kayan o yıldızı görmeliydiniz. ..
Ve ben bir dilek tuttum.
Tüm insanlık adına barışı dilemedim tabi..
Umurumda bile değil açıkcası dünya barışı. Yiyin birbirinizi.
Eğer olurda tuttuğum o dilek tutarsa.. yazacağım. Ama şimdilik bende saklı kalsın..