5 Aralık 2014 Cuma

Mesele Şu !

Halil Sezai’nin İsyeeeaannn diye böğürmesi gibi iç sesim; sürekli bi isyanda. Sürekli dürtüp duruyor beni. Dinlemek ; uymak istemediğim aşikar ama damarlarımda akan kana kadar sızdıysa ha işte o fena !
Osmanlının Viyana kapısana dayanıp zorlaması gibi bişey benimki. O kapı açılmayacak ! O adam seni istemiyorr!
Olmayacak duaya amin demeyi kendime yakıştıramıyorum, o ayrı. Madem yakıştıramıyorsun neden, neyi zorluyorsun be güzelim diye sorma bana.. Çünkü açıklayabileceğim bir cümlem ne yazık ki yok ! Bende bilmiyorum.
Sonu başından belli olan bir durumu değiştirmek sadece Romantik komedi filimlerinde var olurken ben kendimi hangi romantik komedinin baş rol oyuncusu olarak görüyorum, bilmiyorum. Saçmalama boyutuna yeni bir örnek getirmek istenirse kendimi örnek gösterebileceğim oskarlık bir oyuncuyum. Ama ne yazıkki bir filmin içinde değiliz ve o film mutlu son ile bitmiyor. Ben kıçımıda yırtsam bitmeyecek .
E madem öyle..
Kaldıramayacağın yükün altına girip ne diye kendini değersiz hissetmene sebep olacak davranışlar sergiliyorsun ? Ha işte.. bu sorunun cevabını bulduğum gün hiç kimseyi kafama takmamayıda öğrendiğim gün olur.
O’nun bir suçu yok madem..
O zaman kendimi neden suçlu ilan ediyorum ? Neden kendimi hırpalayıp saçma sapan bir şeyin içinde debelenip kendi kendime bunu yapıyorum ? Tavşan daha küsmüş dağın haberi yok misali..
Bunun adı aşk ise..
Yooo dostum .. Çoook uzun zamandır mutlu mesut ortalarda gezip çiçekler saçarken ne derdimeydi böyle birşeyin içine yürüdüm. Bodoslama duvara tosladım .
Hemde ne duvar. !
Nuh diyor peygamber demiyor güzel yüzünü benden esirgiyor !
Tabiri caizse kanatlanıp gökyüzünde çiçek açsam adam durup şöyle bir bakar.. “aaa çiçek mi o der “ kafayı eğer devam eder.
Yani ben orda kanatlanmışım, hazerfen çelebi olmuşum uğruna uçuyorum ulan uçuyorum.. Hiç takılmaz.
Boğaz köprüsüne çıksam kendimi atacağım desem adam tv de görse beni kanalı değiştirir.
Neron oldum Roma yı uğruna tekrardan yakacağım desem gider kolluk kuvvetlerine haber verir.
Plajda oturup onu izlesem o kıçını döner deniz kabuğu toplar bide bana laf sokar.
Şurda ölsem sormazki neyin var ? Yani bu kadar netken herşey ne diye halen kafamı kurcalarsınki .. BİLMİYORUM.
Mutfaktaki çaycı bile halimi soruyor sen böyle değildin ne oldu sana diye Bi o sormaz. Neyin var diye. Neyim yokki..
Herşeyim tam da bi sen eksiksin de diyemeyeceğim için Halil Sezainin kadın versiyonu gibiyim resmen. Sürekli bir iç daralması.. sürekli bir yürek hoplaması..
Mesele mi ?
Meselenin büyüğü benim. Kendi kendime yaptığım bu eziyet. Ama sanırım çözdüm meseleyi kökten.
Mesele Şu;
Kimseye sonsuz mutluluk vaad edemem. Sonsuza kadar süren bir mutluluk peri masallarında bile muallakta kalırken ben sana ne verebilirim ki ? Kimseden göremeyeceğin kadar sevgi desem dönüp kıçınla gülersin bilirim. Yaşlandığında ayak tırnaklarını keserim desem onada ağız burun eğersin. Yemek yaparım çay demlerim gömleklerini ütülerim desem sana . Yüzüme bile bakmazsın. Bütün cesaretim ve yüzsüzlüğümle geldiğim bu noktada durup söyleyebileceğim tek bir şey var bayım.
Benden pes. Aşkımdan gebersemde Ne bir adım atarım sana, nede sana karşı bir sitem içine bürünebilirim. Sitem etme trip atma yaşını çoktan geride bıraktığıma göre.. ki buna zerre kadar hakkımında olmadığı aşikarken.. ne söylebeilirim ki sana ? Üstelik %100 haklıyken !
Beni nie sevmiyosun diye bir soru nasıl sorabilirim ki ?
Kanatlanıp uçtum olmadı,
Türlü kılıktan kılığa girdim olmadı,
İçtim dağıttım olmadı..
Güldüm eğlendim olmadı.
Ya hu bana baktığın göz değilde bi de öteki gözünle bakmandı tek derdim.. olmadı.
Tüm kapıları zorladığıma göre neyi zorluyorum ki daha ? Neyin mücadelesini kime karşı vereceğim ? Adam yer değirmeni ben ise Don kişot’um. O kadar umursamaz.
Ellerimde olan bu şeyi ret ettiğine göre banada efendi gibi yoluma gitmek kalıyor. Gitmesine gideceğim elbette de
Mesele o değil.. Seni köpek gibi özlicek olacak oluşumla nasıl baş edeceğim.. Ha işte meselenin aslıda bu..!

2 Aralık 2014 Salı

Yürümeyin

Yapma arkadaşım.
Yapma ciğerim.
Yapma!
Bana en son “ bana yürü” diyen adamı yanlış anlamış olacağım ki yürümekten ziyade adama depar atmıştım. Saf saf adama yürümüşüm sonraki günlerde koşsamda nafile. Adam çoktan metrobüse binmiş topuklamıştı. Sonuç; hüsran. Ellerimde çiçeklerle kapısında mal gibi kaldım ! Çiçekler kök saldı ben halen bekliyorum !
Malum; aşk hayatım hep boka sarmış aradığını bir türlü bulamamış zaman zamanda ne aradığını unutan bir yapıya sahibim. Kendimi ne zaman geri çeksem hayatımı rölanti seviyesine alsam bir bakıyorum ki etrafımda “bana yürü; benim sana yürümeye götüm yok ama sen bana yürü” diyen tipitiplerle donatılıyor.
İstemiyorum.
Kardeşim; yürüyeyim yürümesinde bu işler böyle olmuyor ne yazıkki. Yani adam karşıma geçip bana ; “seninle bir gece geçirmek istiyorum sonrasını bilmiyorum” dese gözümde kral olacak. Ama soytarı olmayı seçiyorlar. Bizde kızlar grubunda bu soytarılar ile pek bi eğleniyoruz. Yalan değil. 40 tane yalanla 12 tane takla ile kendini basite indirmenin ne gereği var ? Azcık dürüst olacaksın hepsi bu.
Ama gel gelelim bu yürekte adam ne yazıkki yok. Beylerimiz kendilerine o kadar güveniyorlarki sanarsınki sadrazamın akrabası. ( buradaki akraba mecazen yazılmıştır ) Yani bulunmayan hint kumaşları olduklarını sansalarda ucuzlukta bit pazarında satılan 2.el giysiden farksızlar gözümde.
20 gün önce bana deli danalar gibi yazan adam bi baktım sevgili yapmış. Allah mesut etsin etmesinede.. Ne ara buldun ? ne ara aşık oldun ? hani bana yürüyordun ? noldu ? Fazla naz aşık usandırır anlarımda ben sana naz da yapmadım ki ? Tamam seni ekip akşam başka bir eğlenceye gidip boy boyda resim paylaşmış olabilirim ama bi sor neden die ? Çünkü aşk acısı çekiyorum taaammı ? Çünkü bana yürü diyen adama yürüdüğüm için kafamı duvardan duvara vuruyorum taaammmı!
Alla aşkına bana yürümeyin beyler. Küçücük akıllarınızla benimle raks etmeye kalkmayın bu saatten sonra. Saçma sapan egolarınız beni benden alıyor inanın. Abuk sabuk kendine olan güvenlerinize kıçımla gülüyorum. Farkındamısınız dalga geçiyorum hepinizle. Ha ben kendime güveniyorum senin düşündüğün gibide değilim diyorsan götüne güveniyorsan eywallah . Zaten bunu diyen adamla hemen evlenir kulu kölesi olurum.
Yürümüyorum kimseye bildiğiniz sabit durduğum yerde duruyorum. Yukarıdada belirttiğim gibi; en son yürüdüğümden bu yana kendime yeni yeni gelmeye başladım. Şimdi gelene atar gidene gider yapıyorum. Umursamıyor ilgilenmiyorum.
Aşık falanda değilim.
Zaten aşık olunacak adam bu diye ne zaman düşünsem ellerimde çiçeklerle kala kalıyorum. Sonra papatya fallarına sarıyorum.
Her seferinde Sapla kökle başbaşa kalıyorum .

1 Aralık 2014 Pazartesi

42 Beden D O N !

Bir arkadaşımın başına geleni anlatacağım. Bire bir yaşanmış benim karnıma ağrı girerek gülerek dinlediğim bi olay.
Mevzu şu;
Bizim kızımız bu bebe ile 4 yıldır beraber. Harala gürele bir ilişki içindeler. Güllük gülistanlık değil belki ama seviyor işte kızımız. Bizim bebenin hödüklükleri canına tak etmiş olacak ki resti çekiyor bu ayıya.
4 gün ayrı kalıyorlar. 4.günün sonunda bu ayı salya sümük geri önüyor bizimkine. Sevgi kutsaldır aşk büyüktür diyip veriyor bizim kızımız bir şans daha. Akşam bebenin evine gidiyorlar. Adam odada tv izlerken kızımızda ortalığı toparlayayım diyor. Adamın odasına gidiyor.
Yatağı toplayacak bir bakıyorki yatağın kenarında bir DON !
42 beden bir don hemde !
İlk anın şokunu atlatınca parmağının ucuna takıyor donu bebenin karşısına dikiliyor.
“bu ne ? “ Diye soruyor.
Adamın gayet panik bir halde verdiği cevap “VALLA BENİM DEĞİL “
Be hey angut kuşu senin değil orasını biliyoruz. Soru şu kimin bu hangi şırpıntının ? üstelik 42 beden don ayol ! bre zevksiz ayı ! Tanga bile değil bildiğin anane donu bu !
Bizimki ardı ardına palavralarını sıralıyor.
“arkadaşıma evin anahtarını vermiştim o kız arkadaşı ile gelmişti”
“temizlikçi kadının olabilir “
“ya aşkım valla billa benim değil bana ait değil”
Bak halen benim değil diyor. !
Sonuç olarak kızımız haklı olarak adamın üzerine atlıyor. Onu aldattığı için değil yalnız.. aldattığı kadının 42 beden anane donu giymiş biri olduğu için. Tırnaklarını yüzüne bir güzel geçiriyor. Kafasına sehpada duran sepeti indirip evi terk ediyor.
Erkek adam aldatıyorsa ağda da yaptırmalı bence.
Zaten aldatıyorsa adam da değildir ya.. o ayrı bir konu.. Bare bahanen kılıfına uygun olsun dimi ? Yani aldatıyorsun delil bırakıyorsun üstüne yakalanıyorsun yalan söylüyorsun .. bide sıçtın sıvıyorsun..
Benim başıma gelseydi..
O Don’la onu boğardım. Taksim meydanında ibreti alem diye asar, gözlerini oyar ağzını dikiş ipliği ile dikerdim. Molekülüne ayırır her bir molekülünü 7 bölgeye gömderdim.
Biz ki kilo vereceğiz diye uğraşırken, 42 beden don’la aldatılmak ne kadar ağır ya !
36 beden tanga olsa neyse !

Bize Kendinden Bahseder misin ?

Sevmediğim sorudur. “bana kendinden bahsedermisin ?” İnsan kendinden nasıl bahsedebilir ki ? Mütemadiyen atarlar. Hep güzel iyi huylarını anlatır dururlar. “spor yaparım, kitap okurum, çok insancılım.. bla blaa”
Bana kendinden bahset dediklerinde gözlerim büyüyor, avuçlarım terliyor şakaklarım atıyor.
sol gözüm seğirmeye başlıyor. Böyle soran insanlara sadece “ileri derecede sevimsiz “ diyorum..
Çünkü;
80 model ikizler kadınıyım. Kurumsal bir firmada 15 yıldır ücretli çalışanım. Kişilik özelliklerimden bahsetmem gerekirse ; acaip değişik biriyim. Sinirliyim. Doğru bildiğimden kesseniz geri adım atmayan bu sebeple burnu boktan çıkmayan herkezide kendi gibi sanan saftiriğin tekiyim.
Bir evin ilk kızı; erkek olması gerekirken son anda kız olarak dünyaya yollanan babasının ilk göz ağrısı sülalesinin korkulu rüyası bir insanım.
Eğlenceli ve komik olduğum kadar içinde taşıdığım o duygusallığı bir türlü saklayamayan , Aşk’ta yüzü bir türlü gülmemiş tabiiri caizse nerde öküz var gidip onu bulan biriyim.
Bulmakla kalmayıp hint kızı gibi ona tapıp her ilişkisinin sonunda ne yazıkki hüsarana uğrayan, Her türlü sendromu teker teker yaşayıp hep sil baştan yapan ama bir türlü yılmayan inatçının tekiyim.
Ve halen aradığı aşkı bulamamış , son seferindede bildiğiniz duvara tosladıktan sonra aramaktan vazgeçtim. Yani mert fırat aşkımdan ölse bakmamaya karar verdim.
Dostlarımdan kazık yemeyi huy olarak benimsemişim. Sessiz kaldığım sürece gözlerinde kral olurum , eeee yetti ama dediğimdede son söylemem gerekeni ilk önce söyleyip lafı gediğine koyarım. Bu sebeple çok üstünü çizdiğim insan vardır hayatımda asla pişman olmadığım.
Küçükken kız kardeşimi balkondan atıp yastıkla boğmaya çalışmam var bide. Şimdilerde iyiki yapmamışım dediğim.
Annem benimle baş edemezmiş küçükken. Bu sebeple o zamanın intikamını şimdilerde evde kaldın demekle çıkartıyor.
Akrabalarım içinse yazabileceğim çok şey var ama hepsinin elbetteki sırası var. Onlarda benden farksız.. Hepsi ayrı bir karakter. Hepsi ayrı bir mevzu. Haa birde aşık olduğum her adamı benden sonra evlendirmem var ki evlere şenlik. Aşık olmayı bırak bana gözü değen her erkek benden sonra nikah masasına oturmuştur. Tecrübe ile sabittir efendim.
Suçu erkeklerde aramayı bırakalı çok oldu. İğneyi onlara çuvaldızıda onlara batırıyorum belki ama.. Vallahi bildiğiniz gibi değil. Hepsini teker teker anlatacağım.
Yaptığım ya da yapacağım hiçbir şeyden zerre pişmanlık duymadım.
Söylediğim her sözün arkasında durdum.
Bazen astım yüzümü muşmulaya döndüm.
Bazen gülücükler saçtım heidi oldum.
Bazen ağladım utanmadan hiç kimseden.
Uzun lafın kısası..
Kimse kendini dürüstçe anlatamaz. Anlattığını sanan kişinin eksik parçaları muhakkak vardır.
Bütün yazdıklarıma özetle diyebileceğim tek cümlem “ beni tanısanız çok seversiniz”

25 Kasım 2014 Salı

Nedir Bu Sangria Olayı. ?

İspanyolların.. Pardon Catalonların yerel içkisi. Catalon diyorum çünkü ispanyada yerel halk 2 ye ayrılmış durumda. Catalunya ve ispanya olarak. Birbirlerinden zerre hazetmeyen insanlar bunlar.
Neyse aralarındaki siyasi çekişme beni ilgilendirmiyor diyebilirim.
5 günlük Barcelona seyahatimde şu ünlü üçlüyü deneme şerefine nail oldum.
Tapas, paella ve sangria.. Tapas bildiğiniz meze çeşitlerine verdikleri ad. Ancak gel gelelim bizim haydarinin efendime söylim şakşukanın yerini asla tutmaz. Paella ise deniz ürünlerinden yapılan pilavlı bence tadı iğrenç bir yemek. Sangria da bir çeşit şarap..
Bol buz ve meyve parçaları ile içilen sürahi ile servis edilip leğen gibi bardakta pipetle içtiğiniz zaman tad veren ama acaip kafa yapan bir içki. Kafa yaptığınıda anlamıyorsunuz ya o ayrı.
Sangira yı bol limon ve bol buz ile denedim. Tatlı bir içki ama fena çarpıyor. Hoşumada gitti.
Ve avrupaya gitmiş her türk gibi yurduma nasıl sokarımın yollarını düşünmeye başladım. 3 şişe aldım. Otelin havlularına sardım sarmaladım. Uçağa valizi kazasız belasız verdikten sonra dua etmeye başladım. “Umarım başlarına bişey gelmez.”
Yetmedi hava alanındanda 1 şişe daha el bagajı yaparak yurduma 4 şişe sangria, 1 bacardi mojito,1 absolut ile geldim. Valizden sağ sağlim çıktıkları için çokta mutlu oldum. Aldığım sangiraların orada içtiklerimden olduğunu ümit ediyorum.
Gelelim sangria kafasına;
İçerken biz içine rom da kattık. Nasıl bir kafa olduğunu artık siz düşünün. Sanki dünya yuvarlak değil ve ben yer kürenin efendisi gibi hissettim kendimi. Sürekli bir gülme.. Enerji patlaması.. Mutluluk.. Keyif. Yani neredeyse pet şişelere koyup işyerinde yanıma getirmeye bile niyetlendim. Ama sarhoşta yapmıyor diyemem.
Şahsen ben barcelonada 2 sangriadan sonra “ arkadaşlar uçağım beni bekliyor gönlümün sultanına götürecek” diye taksi şöförüne “where is the taksim ?” diye bir soru yöneltmişim.
Taksi şoförünün bana verdiği cevapta “sultan süleyman ?” olmuş.
Kayıtlara geçip banada izlettiler ertesi sabah. Tabi gönlümün sultanı diye söylediğim muhteremin kim olduğunu allahtan söylememişim. Kızlar bana bayağı bi bozuk çaldı.
Bu tatlı sert ama fena çarpan içkiyi şuan içmeye kıyamıyorum bitecek diye. Aslında yurt dışındayken içmesi kolaydı yapacağın bi halt yok . Ama sangria kafası ile yurdumda yapamayacağım hiçbir delilik yok diye düşünmüyor değilim.
Düşünsenize..
Gazetelerin 2.sayfasında “ ağzıyla içemeyen genç bayan falancanın evinin önünde mesele adlı şarkıyı böğürürken güvenlik güçleri tarafından göz altına alındı”
Tam bi rezalet 
:)

Erkekle Kadın Kanka Olmaz

Olmaz.
Ben olmaz diyorsam olmaz.
Nedenleri var.
Açıklayayım.
Bir kere bir kadın bir erkeğin kankası nasıl olabilir ? Kadın oturup ona regli dönemlerinimi anlatacak ? “Bütün erkekler aynı be kanka ama sen farklısın sen bizdensin” diyecek erkekte “ay şekerim topunun köküne kibrit çakmalı bunların”mı diyecek ? Ya da sevgilisi ile sevişirkenki mahrem konuşmalarından mı bahsedecek ?
Ya erkek ?
“kanka geçen bir kız kaldırdım bardan allah seni inandırsın taşşş taş…” Erkek kadınlar hakkındaki düşüncesini kankası olan bayana anlatacak bu hanımefendide “haha haklısın kanka bizde zaten tam senin düşündüğüz gibiyiz” mi diyecek ?
Geç bunları.
Bir kadın bir erkekle kanka boyutuna geldiyse ya geçmişte bir hoşlantı bir şey olmuştur. Yada dahada kötüsü halen olmaya devam etmektedir. Erkek gerizekalıysa eğer anlamıyordur ama biz kadınlar tehlikenin kokusunu ilk bakış ilk duruş yada tek bir sözle anlayabildiğimiz için erkek arkadaşlarımızın bayan kankalarına pek bi gıcık olur zinharda bu fikrimizi değiştirmeyiz.
Tecrübe ile sabittir. Bir bayan bir erkeğin kankası olamaz.
Arkadaşı olur samimiyet ayrı bir boyuttur ama kanka ne lan ? Birlikte paylaşım başka, samiyet ile kankalık başka.. Birinin yanında kendini rahat hisseder derdini tasanı paylaşırsın . Ama biri ile her bir boku paylaşıyorsan orada bi duracak ve cinsiyet ayrımı yapacaksın.
Çok zaman önce bir arkadaşımın kankası vardı. Bayan. Bana met ede ede bitiremedi. Sonunda tanışma şerefine nail oldum olmasınada kız kapıdan içeri girer girmez oda bende silahımı otomatikmen çektik. Tip tip bakışlar, gizli gizli laf sokmalar… Aralarında sırlar varmışta benim haberim yokmuş gibi davranmalar. Kaşıma gözüme kusur bulmalar vs vs.. Lan sanki adam benim sevgilim. Gayet sakin bir tavırla kıza gülümsedim. Ama hepsini bir yere not ettim. Erkek arkadaşıma dönüp bu kız sana aşık dedim. “saçmalama be ne alakası var kankam o benim”dedi.
Sonra duydumki bunlar sevgili olmuş.
Hem bikere erkekten kanka olmaz hanımlar. Erkek bu. Sağı solu belli olmayan tür. Sana ayrı ona ayrı bana ayrı . Hadi dertleşiyon sırrını alıp veriyon anlarımda farkındaysan adamın hayatında kanka sıfatında olduğun sürece o adamın ilişkisi hep bitiyor. Bi sordunmu acaba nie die ?
Kadından da kanka olmaz beyler. Kadın bu değişik varlıklarız biz. Sizden toplar toplar bir kız grubu içinde sizi anlatırız. Bi kere dedi kodu doğamızda var. Heleki erkek dedikodusu.. kim olursa olsun asla affetmeyiz.
“ya benim kankamdan biliyorum ben bırak alla aşkına oda böle böle yaptı kız arkadaşına.. öküz ya valla tam öküz” “kankan çok yakışıklı tanıştırsana bizi” “ya kızım iyidir hoşturda boştur..Sana gelmez salla ..”
Herkez kendi cinsi ile kanka olsun. Samimi olun dertleşin ama kanka olmayın alla aşkına ya..
Gelecekteki sevgilime not “ o bayan senin kankan tabiki olamaz sevgilim. Ya o ya ben !”

22 Kasım 2014 Cumartesi

Keşke.. :/

Biliyorum ki olmayacak duaya amin demek anca bana has bir davranış. hiç bir şeyin anlamı yokken anlamsızca yaptığım herşey daha bir kaosa sürüklüyor beni. Kendimle verdiğim bu savaşın galibi kim olacak , bilmiyorum.
dün gece en çok seni özledim. Herkes dans edip eğlenirken gözlerimi kapattım. Seni hayal ettim. Tüm hücrelerimin söylediği tek bir isim vardı. Hayalin bile nefesimi keserken gözlerimi açtım .. yoktun.. etrafımdaki her insanın yüzüne baktım.. seni aradım..
sahi kaç gün oldu ?
kaç ay ?
Neredesin ?
en can alıcı soru ise kimin lesin ?
eğleniyormuş gibi yapmaya devam ettim. Gece bitti..
Başka yol yokmuş gibi Taksici evinin önünden geçti. sönüktü ışıkların.Aklımdaki deli düşünceler zihnimi zorladı. Keşkelerim dile geldi.
Keşke seninle yaşayabileceğim 24 saatim olsaydı. Gözlerinin içine bakabilseydim. sadece 1 sefer saçlarını avuçlarıma alıp koklayarak öpebilseydim boynundan. Ne kadar deli olsam da içimde saklamaya mecbur olduğum seni sana geri verebilseydim. Sana karşı takındığım bu umursamaz tavırla gidebilseydim yoluma sonradan.
Okadar dalmışım ki senli düşüncelerle alkol kanımda akarken taksicinin yol tarifi istemesi beni kendime getirdi. Telefonumu yokladım. O deli düşüncelerle aradım mı ? yazdım mı ? diye. sterildi herşey.. ve sen huzurla uyuyordun evinde..
Beni benden alan adam,her kadehimi senin için kaldırdığım dan habersiz yeni bir güne merhaba demeye hazırlanıyorsun. Bense aklına gelmediğim bir günü daha bitirdim.
NAsıl hissettiğimin bir önemi yok bilirim ama.. Ben seni çok özledim.

Gece Klüplerinde Ayık Kalmak

Cuma akşamı bizim kızlarla Gece çıktık. 6 bayan Taksimde bir gece klubüne gittik.
Eşcinsel arkadaşlarımızın çok fazla takıldığı ama bizim gibi tercihleri normal olan insanlarında uğrak yeri. Eğlence olarak bakarsak on numara bir mekan. Müzik çalışanlar.. biz 6 kız çok fazlasıyla eğlendik.
Gece klüplerinde dikkat edilmesi gereken çok fazla şey var.
Malum, 6 bayansın ve etraf ne yazıkki abaza erkek kaynıyor. Adam yan masadan öyle bir kıskaça alıyor ki seni helaya gitsen arkanda beliriyor. Sen tersledikçe üzerine geliyor. Tek gecelik ilişkiler hep böyle mekanlarda yaşanıyor ne yazıkki. Senden ışık almadıysa hopp başka masaya başka hatuna. yaş tip önemli olmuyor. Kafa bi dünyaysa zaten seninle ilgilenmesinin tek sebebi belden aşağıda bulunan cinsel organın oluyor.
Mide bulandırıcı ve tiksinç.
Böyle adamlardan uzak durmak kendini korumak zor. bir şekilde karşına hep çıkıyorlar. Ve ben ne yazıkki her seferinde elimden bi kaza çıkmasın diye zırhımı giyip masama her yanaşan lavuğu terslemekle geceyi sonlandırıyorum.
Ulan bi rahat bırakın !
Kız kıza eğlenmeye gelmişiz ne salça oluyorsunuz ?
gülüyoruz eğleniyoruzda sizin gibi salaklar yüzünden ağız tadıyla bi içip dağıtamıyoruz. gidin mekandaki mini etekli dünden hazır hatunlar var onları kesin onlara yürüyün.
İşler nasıl yürüyor cluplerde, biliyoruz.
Adam kıza yanaşır. Bir içki ısmarlar. Dans ederler vs vs.. sohbet mohbet derken Gece evine davet eder. Gidersen aynı kafadasındır sorun yok bacım. Ha, eğer kızımız biraz doğruysa niyeti çözer gitmez. adam ısrarcı olur işini yarım bırakmaz . sonraki günlerde kızımızı telefonla sürekli yoklar. Kızın aklına şöyle bişey sokar.. "ya adam benden gerçekten hoşlandı galiba günahınımı aldım acaba ?"
Böyle saf bi düşünceye kapılıyorsan Günahı değilde sonraki günlerde babayı alacağını belirtmek isterim sana.
Gelelim içki içmeye;
Ağzınızla içemiyorsanız belli bir kadehte durun ki ortamdaki diğer arkadaşlarınızı zor durumda bırakmayın.
Sosyal medya olayı ise malum. Alkollüyken bokunu çıkarttıysanız ertesi sabah yazdığınız iletileri silmek zorunda kalır eşe dosta bi açıklama yapmak zorunda kalırsınız.
Sevdiğiniz ama bir türlü yüz bulamadığınız lavuğa mesaj atma olayınız çok yüksek olduğu için alkolün gazına gelip adamı evinde huzursuz etmeyiniz.Düşünsenize adam evinde mutlu mesut takılırken ardı ardına attığınız her mesaj sizden dahada nefret etmesine hatta sizi tanıdığı güne lanet etmesine bile sebep olur !
Mümkünse telefonunuzu az alkol almış aklı başında birine emanet edin. ha tabi arkadaşınızın gazına gelipte hadi yaz bi mesaj diyen o arkadaşınıza uymamaya gayret edin. Mesajınıza ters bi cevap gelme olasılığı yüksek olduğundan ertesi sabah sizi ilk eleştiren o arkadaşınız olacaktır.
Hadi siz alkolü normal boyutta aldınız. Ama Mekandaki adamlar malum.. Hepsinin ortak tek amacı var.
Bu gece hangisini kaldırsam ?
Onlardan kendinizi korumanın en etkili yolu ise..
Mekana gitmeden sarmısak yiyin :)
Eğlenmeyi yapı olarak seven biriyim. Yukarıda yazdıklarım hepimizin başına gelmiştir.
Okuyan erkek arkadaşlara soruyorum ; Ne kadar haksızım ? Hepiniz aynı kafada değilmisiniz ? Siz aynı kafada olduğunuz için bizler yalnızız. Her gördüğünüz kadına aynı mantıkla yürüdüğünüz için ne biz gece klubünde tanıdığımız adama güvenebiliyoruz , ne de siz her kadını aynı sandığınız için bu eleştiri oklarını üzerinizden atabiliyorsunuz.
yok lan abartma diyorsunuz.
Peki madem öyle.. Şu soruma cevap verin..
Gece tanıdığınız bir kadınla birlikte olduktan sonra hanginiz aradınız ?
Yani demek istediğim beyler.. Her eğlenmeye çıkan kadına yürümeyin.
Kızlar sizde azcık uyanık olun.
yoksa bu Nuri alço kılıklılardan ömrü billah kurtulamazsınız.

21 Kasım 2014 Cuma

BİR ERKEĞİ KAZANMANIN YOLLARI

ONU SİKLEMEYİN..

Nasıl Evde Kalınır ?

2005 yılıydı sanırım. 2 ay tanıdığım biri ile romantizmin kurbanı olarak evlilik teklifine evet demiştim. Hay dilimi eşek arısı soksaydıda evet demeseydim. Neyin kimin gazına geldimde hayatımın baharında böyle bir karar almıştım halen bilmiyorum.
Eski nişanlımı yerden yere vurmak bana yakışmaz tabi. Özünde gerçekten iyi bi o kadarda saygı duyduğum bir insandır. Ama çevremdeki herkesin gördüğünü o bir türlü görememişti.
Tamamen zıt karakterdik ve zerre anlaşamıyorduk. 2 yıl boyunca benden soğuması için elimden geleni yaptım ama gün geçtikçe dahada aşkla bağlanır olmuştu. Sonunda Gitar yüzünden kavga edip ayrıldık. Aslında daha önce kuaförde ne işim olduğunu ısrarla sorduğunda dayanamayıp “ağda yaptırcam be” dediğimde bana “bişey sorcam yaa ağdayı erkek mi yapacak kadın mı diye sorduğunda “ ayrılmam gerekirdi ama.. evet bu soruyu ciddi anlamda sormuştu !
Çok üzüldü çok hırpalandı ama geri adım atmadım.
Pişmanmıyım hayır .
Gel gelelim konu bu değil.
Mesele Şu: Ondan sonra evlilik denen kuruma pek bir inancım kalmadı. Yani daha nişanlılık döneminde evliliğin ne bok olduğunu anladım.VE soğudum.
Sonuç..
Armudun sapı üzümün çöpü diyerekten çöple sapla birlikte EVDE KALDIM.
Adamın bana ettiği beddua anadolu yakasından avrupa yakasına 3.köprü olacak niteliğindeydi. Tutmadımı.. evet sevenin ahı tutar. Ve tuttu.
Konu o değil tabi.
Bizimki pek bi evlilik budalısıymış ki benden sonra 1,5 yıl içinde 3 kızla çıktı 3 ünede evlenme teklifi etti. 3.sü ile evlendi. Şuan 1 tane çocuğu var. Şuanki mutluluğunu aslında bana borçlu ama halen beni gördüğü an o bakışlarını üzerimde hissetmiyor değilim. Ha aşkla bakmıyor tabi. O ayrı.
Sonra ne mi oldu. ?
Anlatayım.
Aradan onca yıl geçti. Yaş 30 u geçince ben bi pipiriklendim. Etrafımdaki herkez ard arda evlenmeye hatta üremeye başlayınca yine bi gaza geldim. Şöyle etrafımdakilere alıcı gözle bakmaya başladım. Evli arkadaşlarımla daha bi haşır neşir oldum. Yemek yapmayı öğrendim. Ustada oldum. Pasta börek hamur işi.. bi ara mantı açıyordum. Yaşantıma çeki düzen verdim. Çocukları daha bi sevmeye başladım.Giyim tarzımdan konuşmama kadar..
Olmadı.
Neden mi..
Onuda anlatayım.
Çünkü karşıma kim çıksa benim düşüncemin tam tersiydi. Adamlar one night . Kime el atsam kiminle görüşsem ya arızalı ya bi kazık yemiş ya da değil evlilik ciddi bir ilişki içine girmeye bile yanaşmıyordu.
Bi ara sarışın olduğum için acaba suçum sarı saçlarımdamı diye koyu renk bile yapmayı düşündüm. Anneme göre çekiyorum, arkadaşlarıma göre doğru adamları beğenmiyor nerde manyak var onu istiyorum.
E haklılar..
Bikere beyefendi tipler hiç ilgimi çekmiyor. Nerde fırlama var illa onu istiyorum. Alıyorum ; sonra adam ediyorum hooppp gidip başkası ile evlendiriyorum. Bende sosyal medyadan izliyorum.
Evlilik budalası bir insan değilim ama insan belli bir yaştan sonra güveneceği birini istiyor hayatında. Bir deftere imza atmaktan değil ama hayatında adam gibi birini istiyor.
Güven istiyor. Saygı istiyor. Yahu sabah seksi diye bişiy var … Bildiğin gömlek ütülemek kirli çorap toplamak istiyor insan.. Birine trip atmak naz yapmak cilve yapmak istiyor.
Kadın erkek fark etmicek dicem ama ne yazıkki bizim mal türk erkekleri ancak 40 ından sonra kendine bakacak birini istiyor. Bana baksın , doğursun ama ben 20 lik çıtırlarla ağarmış saçlarımla ortalarda dolanayım istiyor.
Böyle düşündüğüm için hayatımın erkeğini bulamadığım bir gerçek.
Bu sebeple evde kaldığım ayrı bir gerçek..
Bu gidişle ömrümün geri kalanını kedi besleyerek geçireceğim ise ap ayrı bir gerçek..
Not: Kızkardeşim bu yazıyı okuyorsa teyze olmak istediğimi hatırlatmak istiyorum. Yoksa eve kedi alacağım !

20 Kasım 2014 Perşembe

UCUZ MALIN ALICISI

Böyle birşeye eskinden inanmaz kişi kendi şansını kendi yaratır derdim. Gel görki zamanla çirkin şansı denen şeyin hakikaten var olduğunu anladım.
Aslında yakışıklı olmayan adamlara "pişhht yakışıklı" diye seslendiğim zamanlardan sonra, bu adamların benden bin kat daha çirkin biri ile sevgili olabildiklerini gördüm.
afedersin kıçıma benzeyen hatunlarda zekanın ön planda olduğunu düşündüm hep. Evet erkekler zeki kadından hoşlanmaz.Bu ne yazıkki gerçek. Erkekler herzaman kadının kıt akıllısını sever ve hayatında ister. Kendinden üstün kendinden akıllı kadın demek erkeğin tüm hayatının kontrol altında olması demek. erkeğe göre kadın; evinin hanımı olacak. Karnını doyuracak temizliğini yapacak ve çocuklarının anası olacak. ekonomik özgürlüğünü eline almış bir kadın tabiki isterler ama evi geçindiren kadın görüntüsünü sevmez. Erkek geni öyle bir gendir ki kadın kendine tapsın tapmasına ama tasmasını asla eline alamasın ister.
Eski sevgilim kendinden 12 yaş ergen bir kızla evlendi. Kız ahçı. Bizimkide midesine düşkün biri olduğundan kendine göre birini bulmuş dedik. Zekadan geri demeyeceğim hareketlerini ergenliğine veriyorum ama o işin sonunu ben ve yakın çevrem merak etmiyor değiliz.
Gelelim çirkinlere.
Kendimi bu çirkin gurubuna dahil ettiğim için çok tepki aldım. Çirkinlik yüz yada fizik güzelliği değil aslında. Erkeklerin istemeyeceği bir kızım. Neden mi ? Sağ gözü ile bakarken sol gözünün nereye baktığını; sol beyninin ne düşünüp sağ beyninin neyi icra edeceğini anlıyorum. İlişki konusunda zeki olmasamda erkek tanıma ve etiket yapıştırma konusunda uzmanım.
Sarışınlar aptal olur tezini bir sarışından kazık yemiş bir erkeğin çıkardığına inanıyorum. Ya da sarışınları götürelim esmerlerle evlenelim diyen zavallı erkeklerin eş olarak seçtiği kadınların sarışın olduğuna çok şahit oldum. Beyler;
tanrı biz sarışınlardan yana..
Hayatıma giren bütün erkekler çirkindi ve hepsi şanslıydı. Onları yakışıklı yapan ne yazıkki bendim. Bu salaklarda kendilerini ezelden yakışıklı sandılar o ayrı. Bi kere benim gibi bir kadınla sevgili oldular. kadrimi kıymetimi bilemediler belki ama hepsini doğalarına geri bıraktığım için huzurluyum.
Gidin..
Nerede çirkin gudubet kadın var alın hepsini. Sevgili diye takıverin kolunuza. Hatta çifter çifter takın kolunuza.
Benim etrafımda hatun çok demeyin
Ha unutmayın..
UCUZ MALIN ALICISI HERZAMAN ÇOK OLUR !

19 Kasım 2014 Çarşamba

Mikserim ; Kapağın Burda Dahada Bana Bulaşma !

Ben miyim değişik insanlar mı bi tuhaf anlamadım.
Kimsenin hayatına burnunu sokmayan biriyim ve istiyorum ki kimsede benim hayatıma çömeklenmesin. Sırf bu sebeple 25 yıllık dostluğumu 5 yıllık kankalığımı bitirmişim. Çünkü hayat armutları ogunlaştırdığı gibi beninde bi hayli yoğurdu.
Ama nafile.
Yakın arkadaşlarım için bile geçerli bu durum. “kanka; ben böle bişiy yapıcam ne dersin” “ canım sen bilirsin hayat senin hayatın” der olumlu olumsuz olası tüm şeyi söylerim belki ama yaptığı davranış için onu asla yargılamam. Ama gel gel gelelim söz konusu ben olunca gözler oklar üstüme çevriliyor. Lan beni bu kadar çok seviyorsunuz anlıyorumda.. Sizene be !
Az bi geri durun hayatımdan !
Malum kadınlar dedikoduyu çok sever.Bende yaparım yapmasınada arkasından konuştuğumu yüzünede söylerim o ayrı. Yalnız şöyle bi durum var. 4 kadın yakın arkadaşsa anladımki o grupta birbirini çekemeyen 2 kişi muhakkak oluyor. Diğer 2 kişinin hayatını didiklemeye başlıyor. Başıma geldi yakın bir zamanda ( ak koyun kara koyunuda çözdük bu durumda.) Konunun detayını anlatmayacağım ama ortada bir mikser varsa ortalığı karıştırıp masumu oynaması beni benden almadı değil. Seninde ucuzluk zamanlarını ben biliyorum bebeğim diyesim çok geldi ama sus kızım gami bulaşma dedim içimden. Çünkü biliyorum ki dilimin kemiği yok.. Tek bir lafımla yerle bir ederim karşımdakini.
Birde hesap verme durumu var ki evlere şenlik. Vay efendim bizden habersiz gizli mizli..blaa blaaa.. Düşünüyorumda sıçmaya giderkende haber verme durumunu ilkokulda bırakmamışmıydık ? Ya hu 35 yaşına merdiven dayamışım. E sende benle aynısın zeka olarak gerisin belki o ayrıda.. Sanamı soracağım ne zaman nerede kiminle nasıl görüşeceğimi ? Sen dolabını bahane edip yakın kankanla bir olup ortamı bozarken biz ses ettik mi ? Masadaki çocukların tavrını beğenmedin diye ay migrenim tuttu diyip şallara bürünüp kankanla ayrı takıldın ses ettikmi?
Sorduğum hiçbir soruya mantıklı cevap veremezken benimle aşık atmak neden ? Bilmezmisin benim şerrim amerikaya da gitsen ulaşır sana ? Birde ergenus gibi facebooktan laf sokmak nie ? Ortalığı karıştırmışsın mikser gibi halen susmamak neden ? Bacım kaşıntır nedir biliyorum ama bende yok ! Hadi senin durumun malum anlıyorum ya ötekine ne oluyor… O nie sana uyuyor ? Aklı başında diye övündüğüm insanın beyinen noksan olan birine uyup mantığını yitirmiş olmasıda ayrı bir ironi!
Kimi çekemiyorsunuz ? Benimi ? Ya da yanımda durup hayatını dilediği gibi özgürce yaşayanlarımı ?
Hayat güzel gençler.
Hayat gerçekten yaşayınca güzel.
Hayat çılgınlıklarla deliliklerle güzel. Hayat Erkek arkadaşım yapıyordu diyip yapmakla güzel değil.
Hayat senin istediğini yaptığın an güzeldir.
Kimsenin yaşamı hayatı ile yargılamadığın insanları olduğu gibi sevip kabullendiğin zaman güzeldir. Sana ters gelen bir konu hakkında yorum yapmadığın zaman saygı duyduğun zaman güzeldir. Saçma sapan kıskançlık krizlerine girmediğin zaman evde kek börek yapmaktan vazgeçip kafanı gökyüzüne kaldırdığın zaman güzeldir. Kek börek tabiki yap o ayrı bir güzeldir ama hayat ile karıştırma. İnsanlar ile karıştırma. Maddiyat ile ölçme !
Ben mazlum değilim. Hatamda var yanlışımda. Hatta hatalarım o kadar fazlaki burdan ispanyaya tüp geçit olur belki ama… Hatalarımıda seviyorum.. Beni ben yaptıkları için. Tandığım tüm insanların hayatlarına saygı duyuyorum.
Bebeğim kapaklık yazını aldığına göre şimdi çekilebilirsin hayatımdan. Dükkanın önünü boşuna kapatma !

24 Eylül 2014 Çarşamba

Çiftte Bile Şansım Yok !

Ofiste oturuyorum.
Rutin bir gün.. Sıkıcı …
Bir ara sağ taraftan gelen bir ses ile irkildim.
Allahım ya rüyadayım ya da ben öldüm cennetteyim.
Yer yüzünde çektiğim tüm sıkıntıların mükafatı olarak bana hediye verdiler.! Al tepe tepe kullan. Sen bu adamı hak ettin dediler !
Peki öyleyse bu ofis masasında işim ne ?
Ya da bu adamın burda işi ne ?
Bize iş başvurusu yaptı işe alındıda bana süpriz mi yaptı ?
Adama artık ne kadar uzun baktım bilmiyorum ama yanımdaki arkadaşın beni dürtmesi ile kimliğini öğrendim.
Toplantı odasında adamla karşılıklı oturup yapılan işle ilgili konuşup bilgi veriyoruz ama.. bende dikkat sıfır ! Yani adam konuşuyor ama ben ne duyuyorum ! ne tepki veriyorum. O bana soru yönelttikçe irkiliyorum. Kekeliyorum. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyorum.Soğuk soğuk terler döküyorum. Midemde bir ağrı hissediyorum sürekli. Cümleleri kafamda birleştirip bir türlü konuşamıyorum.
Ağzı açık hayran hayran bakıyorum.
Kur yapmaktan hiç anlamam ama odayı boşaltıp ; “sen osun dimi doğruyu söyle bana” diye sıkıştırma planları yapmaya başladım.
Esas bombam ise ;
Adama yaptığım işi anlatmaya çabalarken adamın adı yerine 4 sefer “ x bey diye” hitap etmemle adamın bana sürekli kendi adını söylemesi Tam bir fiyaskoydu. Muhtemelen biz nasıl salaklarla çalışıyoruz diye içinden geçirmiştir.
Evet insanlar çift yaratılır belki ama kayıp kardeşi olsa bu kadar benzemezdi.
Saçını tarama şekli bile aynı. Sakalı aynı , bakışı göz şekli rengi. Ohaa kullandığı parfüm bile aynı!
Ukalalık aynı. Sandalyede kendinden emin oturup dik dik gözlerimin içine bakması bile aynı.
Yani annesi görse şaşırırdı !
Yerime geçince beyefendinin uzun bir süre bizimle irtibat halinde olacağını öğrendim.
Yüksek ihtimal muhatabıda ben olacağım. Katta olmayacak belki ama telefonla görüşeceğimiz kesin. Ben salağı 2 kelimeyi bir araya getirip konuşabilirsem tabi. Çünkü ses tonu bile aynı !
Hormonal dengemi nasıl sağlarım bilmiyorum ama mümkün olduğunca uzak durmam gerektiğinin farkındayım.
Hemen sosyal medyadan geniş çaplı bir araştırma yaptım tabii. Adamın kıçıma benzeyen bir kız arkadaşı mevcut.
Hey güzel Allahım dedim.
Madem insanları çift yaratıyorsun bari bunun çiftini bana nasip etseydin diye içten içte sitem ettim. O kız yakışmışmı yanına hiç ? Esmer adamın esmer sevgilisimi olur!
Yanına sarışın gitmezmiydi !

16 Eylül 2014 Salı

Bir ilişki nasıl biter

Bir ilişkiyi nasıl bok edebilirim üzerine master yapmış biriyim.
İlişkinin içine sıçmak istiyorsanız öncelikle “DEĞER VERİN” Karşındaki insanın götü havaya değiyor. Kendini bulunmaz hint kumaşı sanıyor sizden ışık hızı ile uzaklaşıyor.
Kıskançlık krizlerine girin mesela. Arkadaş listesinde olan bayanların kim olduğunu didikleyin. Erkek milleti denen ırk asla kabullenemez . Daralır bunalır.
Annesi ile tanışmak istediğinizi söyleyin. Kesin bilgidir.
Bir erkek kendi isteği değilse asla sizi annesi ile tanıştırmaz. Zaten kendiliğinden tanıştırıyorsa evlenin o adamla.
Gün 24 saatse saat başı arayın mesela. Whatsaap ta online görüp size yazmadığı zaman trip atın. Cep telefonunda ekran kilidi varsa ki bu demek oluyorki bi haltlar zaten yiyor.. Çözün o şifreyi.
Bu konuda çok dikkatli biriyimdir. Şifresini bilmediğim bir erkek arkadaşım asla olmadı. Asla anlamamışlardır el hareketleri ile tek bir bakış ile o ekran şifresini bildiğimi. Uyudukları zamansa değmeyin keyfime. Facebook twiitter artık neresi varsa..
Evine gittiğinizde ya bir küpe ya bir toka.. Bırakın bi yere. Sizden sonra gelecek olan kadının görebileceği ama erkeğin asla bulamayacağı bi yere. Siz zaten orayı biliyorsunuzdur.
Adam sizi aramıyorsa siz arayın. Siz arayın ki adam bunalsın. Bi ton yalan söylesin size sizde yiyin o yalanları. Hepten sinir olsun.
Onun için güzel şeyşer düşünün. Planlar yapın. Onu mutlu etmek için hazır olduğunuzu hissettirin o na..
Bakın görün..
Erkek ırkı arkasına bakmadan uzaklaşacaktır sizden.
Bir yerde okudum.
“erkeğe kalp vermişler.. erkek demiş ki “bunun neresini sikicez”

26 Ağustos 2014 Salı

Bal ve Kaymak

“Bir gün bile bana sevgilim demedin hep içine attın Nerde bir güzel görsen ona baktın beni ağlattın”
Bal ve Kaymak. Birde yanında gevrek simit !
Simit hakkında yazılacak çok şey varda ben Bal ve Kaymağın uyumunu anlatacağım.Aslında bal ve kaymak olan ama bir türlü farkına varamayan 2 kişiyi..
Kız ve Erkeğin yolları olmadık bir yerde kesişir.
Erkek kibirli gururlu bi o kadarda yakışıklı ancak düşünceli; gizemli. Kız güzel, heyecanlı , küllerinden yeni doğmuş. Eğleceli ama bir o kadarda yaralı.
Hikayemiz böyle başlamış. Aslında hikayeyi başlatan bizim kızımız olmuş.
Kızımız zoru seviyormuş. Erkeğin kurlarına ne hikmetse kapalı olan kalbi karşılık vermiş.Karşı koyamamış.Unuttuğu duygular canlanıvermiş, Aşkın büyüsüne kapılmış ,Öyle bir kapılmış ki Yeni bir karakter yaratmış kendinde. Kendinden farklı bir kız oluvermiş. Yaptıkları ile düşünceleri arasında tezatlıklar oluşmuş. Bir şeyleri akışına bırakmış..
Aslında birbirlerine Şans denen şeyi verselermiş geçmişteki tüm yaralar kapanırmış. Kız o şansı vermişte erkeğimiz kızı sonradan pekte sallamamış. Çünkü istediğini zaten almış. Ballı kaymak olurlarmış da.. Olmamış işte..
Aslında çok fazla ortak noktaları varmış.Aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri sevmek aynı şeylerden zevk almak bir yana aynı şeyi istiyorlarmış.
Aralarındaki uyumu gören ne hikmetse sadece bizim kızımızmış.Çünkü erkeğimiz o kadar körmüşki. O kadar düz mantık ne istediğini bilen ama istediğini dile getiremeyen getirmekten korkan öyle bir tipmiş.Az birazda çocuk ruhluymuş.Umursamaz ve kendinden eminmiş. Kartlarını açık oynadığı için içide pek bi rahatmış. Herkezi kendi gibi sanırmış. Ve kızımız ne yaptıysa adamın gözlerini bir türlü açamamış. Çünkü adam buna asla izin vermemiş. Kızımızı kendi eksenine bir cm bile yaklaştırmamış.
Kızımız geçmişe bir sünger çekmiş elbet ama gel gelelim esas erkeğimiz bir türlü sıyrılamamış.
Ne istediğini biliyormuş bilmesine ama kıza bir adım bir türlü atamamış.
Atmamış.
Atmak istememiş. Bal ve kaymak olmak yerine bal kaymak ve yanında gevrek simidi tercih etmiş hep.
Duvarlarını çekmiş kızın önüne. Kızımız yorulmuş. Vazgeçmiş ESAS kız olmaktan.
Kendini çekse bir türlü, erkeğimize depar atsa bir türlü. Ne yapacağını şaşırmış ve o duvarı aşmak için olmadık saçmalıklar yapmış. Yaptığı saçmalıklar o kadar büyük ve onur kırıcıymış ki kendi onurunu kendi ayaklar altına almış..
Sonra bi durmuş ve düşünmüş. Kulaklarına tanıdık bir ses gelmiş.”sen asla ESAS KIZ OLAMAZSIN” İrkilmiş. Geçmişten gelen o sesin Hakkı varmış..
Zaten yorgun olan kızımız pes etmiş.
Küsmüş.
Küsmüş küsmesinde tavşan dağa küsmüş dağın haberi bile olmamış bu durumdan.
Bal’danda nefret etmiş Kaymaktanda.. Erkeğimizi gevrek simitleri ile başbaşa bırakmış.
Sabır taşı çatlamış Kapatmış yine kalbini, erkeğimizin üzerini çizivermiş bir kalemde. İçi acıasada yapmış hiç istemeyerek.
Erkeğimiz pek oralı olamamış tabi. O kadar alışıkmış ki susamlı gevrek simitlere. Kızın gittiğinin farkına bile varamamış.
Çünkü kızımız onun göüznde zaten yokmuş..
Ya Bal olursun Ya da Kaymak.
Ballı kaymak olmak için önce geçmişten sıyrılmak, kendine , karşındakine şans vermek gerekir. Bu hikayede kız geçmişten sıyrılıp yeninden açmış kalbini erkeğe. Erkek ise kalbini açmaktan ziyade Çin settinden hallice örmüş o aşılmaz duvarları. Kızın gördüğünü göremeyecek kadar körmüş. Ve başlamadan bitmiş.
Kızımız üzülmüş ama çabuk toparlanmış.Bir hataydı demiş geçmiş..
Bir akşam İş çıkışı başladığı gibi bitsin demiş Bir kadeh Anoson ile mühürlemiş erkeği geçmişine. Kapatmış tüm kapıları.
Bir şarkı söylemiş içinden.. "Gözleri senden uzaktı farkedilmez bir tuzaktı.. Sana böylesi yasaktı.. Yapma dedim yaptın gönül.."
Dile gelmiş kalbi. Kendine bile söyleyemediklerini döküvermiş kağıda. “Biz ikimiz Ballı Kaymak gibiydik aslında. Görebilseydin ; keşke bei tanısaydın.. Tanısaydın eğer çok severdin"..”
Alıntıdır.

22 Ağustos 2014 Cuma

Seviyorsan GİT KONUŞ BENCE

Sinirlenmeyeceğim diyorum.. Sana ne oluyor diyorum.. Kendi kendimi telkin etmeye çalışıyorum ama, Etrafta kaşınan hemcinslerimi kaşımamak için zor tutuyorum kendimi.
Biliyorum ağzımın ayarı yok. Sinirlendiğimde lafı sağlam yerine koyuyorum karşımdaki kaldıramıyor ama.. Bu sefer susmak zorunda olmak ne kötü !
Çünkü Susmalıyım !
Çünkü beni ilgilendirmiyor !
Bir hatun düşünün. Birine sürekli yazıyor ve siz ister istemez hatunu takibe alıyorsunuz. Çünkü gözünüze batıyor. Adam ne yapsa ne paylaşsa zart altına yorum. Ya hu banane evet ama !
Herkez yazsın ama o yazmasın !
Deli oluyorum ! her seferinde altında çarşaf gibi ismini görmekten fenalık geldi!
Bak bacım öle yapıp dikkat çekene kadar açıl adama sende rahat et bende edeyim. Yani bir gün tüm gemileri yakıp “bacım hayırdır”diye yorumunun altında bir yorum görürsen koşarak uzaklaşıp kendini imha etmeni öneririm. Çünkü dünyanın öteki tarafınada kaçsan seni bulmak gibi bir potansiyele sahibim. Ha bulunca ne yapacağım konusunda çok değişik fantazilerim var mesela. Buradan açıklarsam yüzyılın korku filmine en iyi senaryo oscar adayı olurum! Net !
Gami tribe girme canım deme bana.
Tribe girmiyorum beni ilgilendirmiyor belki ama .. Hayır canım ilgilendiriyor ! Sinir oluyorum ortalık yerde ona buna yavşayan hatunlara. Yavşamanında bir adabı var be !
Ben bir adamdan hoşlansam öyle paylaştığı herşeye yorum yapmam.
Yapıpta diğer hatunların şimşeklerini üzerime çekmem. Adama gider direk söylerim. Ne öle yeni nesil ergen gibi . Çekici olacağım sevimli olacağım diye itici olmanın ne alemi var ?
Kim kime nasıl yorum yaparsa yapar. Alan memnun satan memnun eyvallah.
Zinhar kıskançlık değil bu. Benim yapamadığım yapmaya kendime yakıştıramadığım yorum yazacağım zaman bile 40 kere düşünüp yazdığım üstelik çekinerek yazdığım şeyleri bazı hemcinslerim büyük bir rahatlıkla yazıyor ya ha işte ona ayar oluyorum. Kadınız ve durumu anlarız.
Yani biliyor ve durumun farkına varıyoruz.
Ve inan o yorum yaptığın kişide bu durumun farkında !
Sana tavsiyem;
Bırakalım bu ayaklarıda sadede gelelim !
Seviyorsan GİT KONUŞ BENCE !

Geçmiş Zaman Olur ki... :)

Aşk tesadüfleri sever diye diye zamanın filmi ile tavladı çocuğu. Evet.
Çalıştığım kurumda biri vardı.Bundan çok zaman önceydi. Bir eğitimde kesişmişti yollarımız. Ukela kendini beğenmiş değişik bi tipti. Böyle tipler dikkatimi çektiğinden ilk başta bayağı bi uyuz olmuştum bu adama. Kahve molasında yanıma gelip bizimle birlikte çalıştığını bizim işlerimizi yaptığını felan bahsedip kafamı ütülemişti. Devam eden günlerde katımıza gelip pis pis sırıtıp ortak bir projede uzun süre beraber çalışmıştık. Kedi ve köpek misali sürekli birbirimizi alt etme çabasına girip inceden yazılmalar başlamıştı.
Esmere yakındı. Top sakalı vardı ve uzun boyluydu.
Doğu kökenli ve gerçekten çok yakışıklıydı.
Hafta sonları çalışma olduğu zamanlarda işe gelip gelmediğimi kontrol etmek için mail atardı. Cevap aldığında ise üşenmeden bana çay getirir, Katta bulunan herkezin dikkatini çekerdi. O mesaide olup ben çıktığımda sms atar çıktığım için tribe girerdi. Kurumun bir eğlencesinde tüm gece beni kesip camların ardından beni izlemişti. Sosyal medyadan mesaj atıp 5 saat mesajlaştığımız olmuştu. Toplantıya girdiğimizde konudan uzaklaşır onu izlerdim. Sürekli tembel olduğumu söyleyip beni delirtirdi ama hoşumada giderdi. Sırtıma çatal soktuğunda bile kızmamıştım ona. Adamın gözlerine bakmaya tırsar olmuştum çünkü o kadar etkileyici bakışları vardı ki..
Ama ne yazıkki bundan öteye gidemedi.
Onca cilveleşme onca kur uçtu gitti. Ne yazıkki bir çok şey havada kaldı. Yarım kaldı. Çünkü ozamanlar yarım kalmalıydı.. Ne içinde bulunduğum durum buna müsaitti nede gereksiz yere kaçamak bir gönül ilişkisine girebilmek için metebolizmam buna uygun değildi. O da bunun farkına vardı tabi. Açıkça durumu söylemek zorunda kaldım. Adam niyeti bayağı bozmuştu.
Bu adam ayrıldı bizden. Askere gitti. Sonra tekrar işe başladı vs vs..
Tabi eskisi gibi olmadık biz. Resmiyet çerçevesinde iş ilişkimiz devam etti. Hani öyle bir resmiyet ki dışarda birbirimizi gördüğümüzde birbirimizi gördüğümüzü fark ettiğimizi birbirimize gösterir ama zinhar selamlaşmazdık. Uzun zaman önce ayrıldı yine bizden ve Şu an farklı bir kurumda çalışıyor.
1 yıl öncede o da diğerleri gibi evlendi.
Kendi tarzı gibi çok cici ve tatlı bir bayanla. Allah mesut etsin etmesinede.. Hatun adamı Aşk tesadüfleri sever filmi ile tavladı. Bende ağzı açık sosyal medyadan izledim.
Şimdi bu yazıyı niye yazıyorum.
Bana olmadığına üzüldüğün tek şey ne diye sorarsan aha işte bu adam derim. Dün kahve molasında bahçede kafamı kaldırıp 4.katın terasına bakınca aklıma geldi. Oradan beni kestiği zaman canlandı birden .Aklımın bir ucunda kalmış anlayacağın. Sosyal medyada ekli değil bende tabi. Çok uzun zaman önce silmiştim. Yerime gelince baktım kapalı olan profiline. Her zamanki yakışıklığı ile ilişki durumu bilmem kim ile evli olarak gözüküyordu.
Kaçırılan fırsatlar gün gelir insana kendini olmadık bi yerde hatırlatırmış.
Çünkü arada sırada eski raporlarda adı geçtiği zaman bile kendimi bi tuhaf hissetmiyor değilim. Zaman zaman keşke dediğim tek adamdı. Güzel günlerdi. Başlamadan biten bişeydi. Ama çokta eğlenceliydi.
Kısmetten öteye geçilmiyor tabi.
Yazılmamış ve yaşanmamış bişey için yorumada gerek yok elbet ama..
Yahu BİR SEFER ÖPEYDİM BARE ne olurdu sanki !

19 Ağustos 2014 Salı

ANNEM !!!

Daha alo değişimden annem bişeylerin yolunda gitmediğini anlıyor olsa gerekki başlıyor nasihata; “ bu gençlik bir daha gelmez kızım, saçma sapan şeyleri takma kafana, bak yeni toparlandın zaten kimsenin seni üzmesine izin verme. Tamam ispanya’yamı gidiyorsun, amerikayamı nerede mutlu olursan oraya git. Ama yeterki sıkma canını..”
Anneler biliyor. Gerçekten biliyor. Anlıyor hissediyor bazı şeyleri. O koyu karanlık günlerde anneme sarılıp ağlamıştım. Saçımı okşamıştı. Geçecek demişti. O da benimle ağlamıştı. Yeşil gözleri kan çanağına döndüğünde annemi üzdüğüm için daha çok ağlamıştım.
Annem !
17 yaşında babamla evlenmiş ilk çocuğunu 78 de doktor hatası yüzünden kaybedip sigaraya başlamış. Kaybettiği bebek erkekmiş. Muhtemelen adı Ali Rıza olacaktı. O kadar çok çocuk istiyorlarmış ki 80 yılında isteyerek beni yapmışlar. O zaman ultrason yok tabi. Kız erkek farketmiyor. Ve ben doğmuşum. Babamın ilk kızı, evin tek kızı . İlk torun olmasamda 3 evde büyütmüşler beni. 3 evin terbiyesini almışım. Şımardıkça şımarmışım. Arsız yaramaz bir çocukluk geçirmiş her istediğimi yaptırtmış anneme kök söktürtmüşüm. Babamın yurt dışından getirdiği tüm oyuncaklar erkek oyuncağıymış. Çünkü asla bir bebekle oynamamış olan bebeklerin saçlarını kesip gözlerini tükenmeyen kalem ile çizermişim.
Yarış arabalarım gazoz kapaklarım ve birde babamın anlattığı kurt ile kuzunun hikayesidir hep aklımda kalan.
Annem!
O kadar çok çekmişki benden.. Yediğim dayağın haddi hesabı olmamış.. Haliyle arsız bir çocuk olup çıkmışım. Benden sonra tekrar niyetlenip bir çocuk daha istemişler..7 aylıkken düşük olmuş. Bu da erkekmiş.. 84 de ise çok alakasız bir dönemde Kız kardeşim olmuş… Öyle çok kıskanmışım ki onu.. Boğmaya kalkmış, Bıçakla doğramaya çalışmış ve hatta balkondan atmaya bile çalışmışım. Benden çok çektiği için beni çok şımarttıkları için Annem” bu sefer bu çocuğa kimse ellemeyecek benim disiplinimde büyüyecek “demiş ve.. Benim tam tersim bir kız olmuş kardeşim.
Sessiz, sedasız.. Sulugöz..
Annem !
Yokluk günlerini en iyi ört bas eden Annem’di! Babamın işsiz kalmış olmasını hiç belli etmeyen Her bayramda bir bileziğini bizim için bozdurup bize ama sadece bize bayramlık alan Annem !
Her ne kadar çocuk olsamda yokluk günlerini ve annemin bizim için yaptığı fedakarlıkları hiç unutmayan bir ergenlik geçirdim. Birgün beni karşısına alıp genç kızlığa nasıl adım atacağımı, ( regli nin ne olduğunu anlattı ) okuldaki diğer erkeklerle nasıl mesafe koymam gerektiğini detaylıca anlatmıştı. Yani artık sokakta mahallenin erkekleri ile futbol oynamamam gerektiğinden bahsetmişti.
Ve mahallenin çocuklarını dövmememi !
Ve birgün bir erkek arkadaş edinirsem ilk önce ona söylememi asla yalan konuşmamamı tembihleyip ortaokula götürmüştü beni.
Ve ilk erkek arkadaşımı edinip annemin bana söylediğini yapıp " anneeeee ben biri ile çıkıyorummmm" dediğimde kıyameti kopartıp bacaklarımı kırmakla tehdit eden annem !
Annem !
Gençkızlık dönemlerimdeki hiçbir flörtümü beğenmeyen her seferinde “bula bula bunumu buldun” diye çemkiren annem. Her erkek arkadaşım için bitmek bilmeyen bir listesi vardı. Sanki evleneceğim ya” 5 metre kordon 12 burma bilezik” Annem haklıydı. Hepsi salak ve sümsüktü.. Çocukluk aklı işte..
Annem !
Eski Nişanlımı oğlu gibi sevsede benim bir türlü sevemediğim ayrıldığım zaman 3 ay benimle konuşmayan inatçı annem.
Annem !
Babamın vefatı ile sudan çıkmış balığa dönen, 35 yıllık bir evliliğin böyle bitmesini hazmedemeyen annem.
Birgün bana evlilik kararı aldığını söylediğinde saygı duyduğum “yalnızlık başka bişey kızım.. anlatamam.. siz birgün evlenip gidersiniz ben hiçbirinizin yanına sığamam” diyip boğazıma düğümlerin oluşmasına sebep olan o sözlerle 2.evliliğini yapan Annem.!
Annem !
Gözü kulağı üzerimizde. 34 yaşında olsamda onun 17 lik genç kızıyım halen. Ne zaman canım yansa ilk önce onun hissettiğini biliyorum. Ne zaman ağlama krizlerine girsem ilk önce onun ağladığını biliyorum. 32 yaşında yaşadığım o derin travvada yanımda olup saçımı okşadığında ; anlattığımda beni öldüreceğini düşündüğüm ama gayet Anne gibi davranıp beni teselli eden Annem !
Annem !
Her fırsatta evlenmem gerektiğini belirtip bir torun istediğini söyleyen, ben yok dedikçede gözleri dolan.. Benim için üzülen Annem ! Halenn akıllanmadığımı gören, deli damarlı kızını en iyi anlayan Annem.
Yalnızlığın ne olduğunu bana anlatırken aslında benim herkezden daha yalnız olduğumu bilen, yerdeğirmenlerine karşı nasıl mücadele verdiğimi bilen, üzerimden duasını asla eksik etmeyen Canım Annem !
Sana uygun bir damat bulamadım Anne. Biliyorum.. Süperman yok ama.. Ya birgün clark Kent’e rastlarsam ?

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Evvetttt !!!!

Evvettt..
Bütün eski sevgililerimi evlendirip yuva sahibi yaptığıma göre artık huzura erebilirim.
Böyle bişey var.
Kime elimi atsam benden sonra hayatının aşkını bulup evlendi. “aaa o mu asla evlenmez ooo valla bakkk” dediğim istisnasız herkez yuvasını kurdu. Hatta içlerinde ilk evliliğinden sonra evlenmeyi zinhar düşünmeyip 2.evliliğini bile yapanlar oldu.
Ulan Öküz!
Madem evlenecektin benimle niye evlenmedin ! be hey zındık ? Diye içten içe fesatlanmıyorda değilim hani.
Benim neyim eksik diye düşündüm.
Her bişeyim tam çok şükürde Anneminde dediği gibi salağım.Net !
Karşımdaki adama öyle içten sevgi yumağı oluveriyorum ki adam ömrü hayatında görmediği ilgiyi benden görünce sapıtıyor. Ürküyor. Şaşkaloza dönüyor. Ya umursamıyormuş gibi davranıyor ki genelde umursamıyor ya da öküze bağlıyor.
Yeni bir ilişkiye başladığımda “Bu sefer ilgi milgi göstermicem, uğraşsın dursun !” diyorum. “ ya özgür tabi istediğini yapabilir. Ben öyle kıskanç biri değilimdir. Gece çıkabilir kız arkadaşları ile görüşebilir. yani bu yaştan sonra ne duygusallığı " diyorum, Hoopp adam hemen eywallah güzelim böyle devam edelim moduna hemen giriveriyor.
Lan !
Ben öyle demek istemedim !
Neden beni yanlış anlıyorsun !
Değişik bi mekanizmaları var. İstediğini verirsin yinede ne istediğini bir türlü anlatamaz. Sonra bi bakmışsın senin eline su dökemeyecek birini koluna takmış geçer karşına.
Bu erkek türü nasıl bir tür anlam veremiyorum.
Biz kadınların anlaşılmaz olduğunu savunan her fırsatta yüzümüze vuran bu tür.. Aslında gerçekten ne istediğini bilmeyen bi tür.
Sevgimi istiyonuz ? Al hayatım bak sana sevgi ! Sevgi manyağı yaparım seni ?
Annenize benzeyen bir kadın mı istiyorsunuz ? onu bi geç.. Çünkü biz ne yaparsak yapalım tek rakibimiz olan annenizin eline asla su bile dökemeyiz.
Hem zaten hiç bir kayınvalide gelinini sevmez. Çok değerli oğullarını asla bir kadınla paylaşamaz.
Çocuklarınızın anası, Mutfağınızın ahçısı, evinizin hanımı, yatağınızın aşiftesi.. ?? E oda var.. !
Ahçıyım, Ev hanımıyım, kariyerliyim, e cilveliyim, çocukta yaparım kariyerimede devam ederim ??
Ömür boyu sadık kalma garantiside veriyorum.
Yani bu saydığım tüm kombinler varda.. Daha allahtan belanızı isteyip başka kadınla evlenmek neden ?
Hadi evleniyorsun.. 2 sene sonra bu değilmiş aradığım diye boşanmak neden ? Hadi boşanıyorsun sudan çıkmış balığa dönüp şeyi elinde ortalıkta dolanmak neden ? Hadi dolandın durdun geldin beni buldun.. Sonra gidip başkası ile yeninden evlenmek neden ?
Salakmısınız ?
Ya da benden ne istiyorsunuz ?
Yıllar önce bir erkek arkadaşım yine benden ayrıldıktan sonra evlenmişti. Sanırım şimdi çocuğu var ve boşanmak üzere. Geçenlerde sosyal medya üzerinden yazışırken bana dediki
“hayatımın hatasını senden ayrılmakla yaptım. Şimdiki aklım olsa seni asla bırakmazdım”
Gülermisin ağlarmısın ? Sen beni bırakmazdın belki ama ben seni kesin bırakırdım o ayrı ! Bu da boşanma sonrası arayışa girme sendromuna yakalanmak istemeyen eskileri kurcalayıp acaba beni yine mutlu edermi ? kafasını yaşayan bi tür. Okunan bi kitap bir daha okunur mu ?
Evet, Tüm eski sevgililerimi mutlu ettim.
Gurur duymuyorum bununla ama ya hu birinizde beni mutlu edeydiniz ? Artık hayatıma kimseyi almıyorum.
Çünkü biliyorum o da benden sonra gidip evlenecek bir şıllıkla. Ben ; kariyerim, ahçılığım ev hanımlığım bu 3 lü kombin ile yine depresyona gireceğim.
Gelecekteki sevgilime not: “ bana bak be hey zındık ! ayrıldıktan sonra evleneceksen o nikahı basar salonu kafana yıkarım . o na göre !

15 Ağustos 2014 Cuma

Birinin Kadını Olmak İstiyor Canım !

Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Biraz korunmak, biraz şımarmak...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, Bagdat caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi?
Herkesin eli tutulmaz,
herkesle film seyredilmez,
herkesle çekirdek çitlenmez,
herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
İçinden gelmeli...
Hücrelerine kadar hissetmeli, dna"larına kadar bilmeli insan! Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz. Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun! Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara!
Sabahları uyandığımda günaydın sevgilim mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara... Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum! O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum neredesin diye, Hımm kim aradı bakayım diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun!
Biliyo musun ne oldu? ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur. Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. Ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş falan desin bi de sonunda...
Şimdi ben istesem Bagdat caddesinde birinin elini tutup gezemem mi? İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam? Şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olurmuydum?
Hiç sanmam!
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var! Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam! Bunu zaten bilirsin. Kimin elini tutacağını yani. Deneyerek bulmazsın. Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle Bagdat caddesine gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz!
Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak, biraz şımarmak...
Çekirdek mutlaka olsun!

14 Ağustos 2014 Perşembe

Beyler ; Bir Bakar mısınız ?

Bir kadının en büyük düşmanı diğer bir kadın dır derim hep.
Erkek arkadaşımızla bir ortama gireceğiz. Ne bileyim bir yemek bir davet bir parti.. 1 hafta öncesinden ne giyeceğimizden tutunda ağdamıza kadar hepsini hazırlarız kafamızda. Dolabımızda bir yığın kıyafet olmasına rağmen giyecek bişey bulamayıp alışverişe veririz kendimizi. O gün gelip çattığında sabahtan kuaföre gidip tüm gün hazırlanırız. Yarım saatte bir arayan erkek arkadaşımıza 5 dk ya çıkıyorum yarım saatte bir neden arıyosun diyede söyleniriz. Adamı ağaç ederiz.
Erkeğimiz bizi gördüğünde waaaowww harika olmuşsun diyecek diye…
Yalana bak yalana !
Konu erkeğe güzel görünmek değil.
Konu ortamdaki diğer kadınlara ezici bir üstünlük sağlamak ! “Bak yanımdaki adam benim bu şahane kadının , ona göre aşık at benimle “ demek ! Karşımızdaki hemcinsimizin aklına “ hatun kapmış cillop gibi çocuğu” dedirtmek. Onu orta yerinden çatlatmak aslında amacımız.
Kızlar eğri oturalım doğru yazalım şimdi. Hepimiz yaparız bunu. Birbirimize iltifat ederiz ama en güzel biz olmak isteriz. Yanımızdaki adamda yazık benim için süslenmiş der kabardıkça kabarır. Dünyadan haberi olmaz.
Ortama girdiğimizde radarları açarız. Şöyle etraftaki diğer “bizim deyimimiz ile şıllık ları” bi süzeriz.
Ne giymiş.
Saçı nasıl ?
O ayakkabı o elbsiye uymuşmu ?
Saçının renginden taktığı küpeye, İçine giydiği iç çamaşırından içki kadehini tutuşuna kadar yer bitiririz. Suratımızda hafiften bir gülümseme ile keser dururuz diğer kadınları. Tabi onlarda bizi.
Gece boyu tanıştığımız tüm bayanlara gereksiz iltifatta yaparız . Halbuki içimizden “kıçıma benziyorsun hayatım “der yüzüne”canım harika görünüyorsun”deriz.
Erkeğimizi kesen bir kadın gördükmü.. ha işte o tehlikeli bir kadındır. Kendine fazlası ile güvenen bir şıllıktır bizim için. Ne yapar ne eder kadının dikkatini üzerimize çekeriz. Ha bunu yaparken erkeği kullanırız . Erkeğimiz bunun farkına varmaz tabi ona kur yaptığımızı sanar ama İşin aslı ona kur yapan kadına uyarıdır bur. “bana bak hatun, baktığın ve son gördüğün adam bu !” uyarısıdır.
Bizler erkeğimizi her türlü korur kollarız.
Şahsen gizli ahtopot kollarım ve radar gibi gözlerim olduğundan kim kime nasıl bakar nasıl kur yapar anlıyorum. Yanımdaki adamın ruhu bile duymadan o hatunu ortamdan tek bir bakışla uzaklaştırabiliyorum. Şimdi beyler; Anladınız mı sizinle bir yere çıkacakken neden o kadar bakımlı ve güzel oluyoruz. ? Ortamdaki yeni tanıştığımız kadınlara kibarlık abidesi gibi davranıyoruz.
Anlayabildiniz mi Sizi 10 dk önce kesen bir kadının neden birden ortalıktan kaybolduğunu ?

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Smokin Giymiş Ayı

Bir insana damatlık bu kadar mı yakışmaz..
Ciddi söylüyorum.
Evet, geçtiğimiz günlerde evlenen eski sevgilimin düğün fotoğraflarını gördüm.
Ergen olan Gelin kızımızın heyecanı malum. Online arabadan indi, arabaya bindi.. Masaya oturdu masadan kalktı. İmzayı attı ayağına bastı cüzdanı aldı adamı tapuladı. İnsan düğün gününde o heyecan ve hengamenin içinde yer bildirimi yapmayı ya da instagram'a resim yüklemeyi nasıl düşünebiliyor bilmiyorum ama yaş ergen olunca demekki böyle oluyor. Bir ara "Halvete giriyoruz biz" diye bir tweet atacak diye düşündüm ama beni hayal kırıklığına uğrattı. Ergen gelinimiz halinden pek mutlu, orayı bi geçelim. Kızımızın aklı biraz noksan olduğundan paşamız da ki eksiklikleri henüz göremiyor malum.
Bacım üzgünüm ama dışı süslü için tam bir ayı olan biri ile evlendin. cicim ayı bittiğinde yaşın şöyle 30 lara yaklaştığında ben bu ayı ile nasıl hayatımı karattım anneciiiimm diye atacağın tweetide göreceğim.
gelelim smokin giymiş ayı'mıza.
efenim;
Adamda az biraz heyecan olur. Bir sırıtma yapıştırmış suratına.. Pişmiş kelle gibi sırıtıyor.
Resimlerin birinde bizim ayı bildiğin çifte telli oynuyordu. küçükken mahallemize gelen ayı oynatıcıları vardı hani. Burnuna halka takılan ayıları tef ile oynatırlardı. Ha işte aynen öyle bir görüntü vardı. Vay dedim.. Aşk adama çifte tellide oynatır smokin de giydirir. ! ama para, adamı böyle şekilsizleştirirmiş !
Benim tarafımdan olaya bakınca böyle tabi. Nede olsa eski sevgilim. Ciğerini bildiğim adam.Ancak resimlerdeki adam ne yazık ki o değil. Şu durumda ergen gelin kızımıza sabırlar diliyorum. Malum bir ayı kış uykusuna yattımı uyanması zaman alıyor.bunu beslemesi var tüy dökmesi var.. acayip para yer mesela. Bakımı zordur. Ona tavsiyem burnundaki halkayı çıkartmasın sakın. Olgunluk döneminde tek eş ile ne yazık ki yetinmez . Sağa sola saldırır maazallah !
Uzun lafın kısası. Yeni evli çiftimize mutluluklar dileyelim dilemesinede.. bu hikayenin sonunu merak etmiyor da değilim.
Beni elbette ilgilendirmiyor adama zerre hissettiğim bir duygu yok ama..
Ya hu O smokin ne alla aşkına yaaa !
Bir smokin birine bu kadar mı yakışmaz !

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Çadır mı dediniz ? buyrun

Ne umutlarla çıktığımız Çadır olayımız ...
Ya hu arkadaş.. Bizimkilerin neyine Çadır :)
Çadır olayını her daim seven bir insanım onda netiz. Daha önce defalarca kalmışlığım vardır.. Yalnız çadır işte herkez sevmez.. Ben biraz daha salaş ve uçukluğu sevdiğim için Çeşmede bile çadırda kalırım.Hiç sıkıntı yok. Lakin.. Burası apayrı bi yerdi. İlk başta sevimli gelsede sonrası tam bir hayal kırıklığı oldu. Yalan yok. Gittiğimiz yerinde katkısı büyük tabi. Bi, kere internet sitesine aldanıp gidersen hayal kırıklığına uğrarsın. Otel rezervasyonlarında bile yaşarız bunu kaldıki kamp olayında yaşanmaması mümkün değildi.
Şile..
Şilenin en azgın koyuna denk geldiğimizi belirtebilirim. Ömrü hayatımda böyle dalga görmedim. 2 gün boyunca boğulandan tutun boğulma tehlikesi geçirenmi ararsınız.. İnanın sayısını bilmiyoruz. Tepeden sürekli boğulma tehlikesi yaşayan yurdum insanını izledik. 5 dk önce biri kurtarılıyor ardından başka bir yurdum insanı kucağında çocuğu ile dalgalara doğru yürüyor.. ettiğimiz küfürün haddi hesabını siz düşünün. Deniz o kadar dalgalıydıki ayağını denize soktuğunuz anda dalga sizi bildiğiniz dövüyor. Yani kayalarda otururken denizi çok kızdırmış olmalıyımki gelen dalga öyle bir vurduki ağzım burnum yamuldu dizlerim kanadı. sırtım yarıldı.
Kamp alanı ise inanılmaz özensiz ve pisti. Tamam çok bişey beklemedik ama ne bileyim belki biraz daha özenli olabilirdi.En azından web sitesindeki gibi olsaydı iyiydi. ! wc de kuyruk beklemek tam duş alırken suyun bitmesi ve tankeri köpüklü saç ile beklemek insanın asabını bozmuyor değil.
Çadırımız denize yakın tepede platformu olan sözde şezlonglu bir yerdeydi. En güzel tarafıda oydu. Dalga sesleri ile uyumaya çalışıp uyanmak.. bana bir anıyı hatırlattı.. Bu sefer üşümedim.. Üşüsemde ısıtacak biri yoktu malum. Yanımdaki arkadaşıma sapık gibi sarılmayı göze alamayacağım için sweet almıştım yanıma.
Ha tabi sabah güneşin vurması ile hamam gibi sıcakta uyanmak ayrı bir durumdu ki ben hiç şikayet etmedim.
Gece ateş mateş hak getire.. kimse oralı olmalı. Göya kamp yeri ateş yakıyormuş.. Adamların yaktığı ateş çalı çırpıdan ileri ne yazıkki gidemedi. Gidip müdahele edeyim dedim. Ya hu gami dedim.. İşinmi yok..
Çadırın en güzel tarafı İçtiğimiz Rakı idi her zamanki gibi. Yalnız 2 kadeh rakının bende bayılma etkisi yaratmasına şaştım. Tamam rakı olayı farklı bi olay ama demekki neymiş çadırda içilmezmiş.
Sonuç itibari ile eğlendikmi.. evet eğlendik. Kendi eğlencemizi kendimiz yarattık yalan değil. Mesela 2.gün denize hiç girmedik. Restorant görünümlü derme çatma yerde tüm gün okey oynayıp boğulanları ilzedik. Beraber bişiler yaptığımız için mutluyduk. Dönüş yolunda denize hiç giremeden gelmiş olsakta kendimizi bizim otelin havuzuna dar attık. diğer arkadaşlarım bir daha kamp mamp tövbe ettiler ama ben bi daha olsa yine giderim yalan değil.
Kim ne derse desin tüm olumsuz durumlara karşı ben yinede çok keyif aldım. Zaten aman brozlaşim malak gibi yatayım kafasında bir insan olmadığım için tatil candır.
Gelecekteki sevgilime not: " şimdiden bir çadır ayarla mümkünse 3 kişilik olsun"

23 Temmuz 2014 Çarşamba

O da mı Evlenmiş !

Heyt be gami.. Kim derdiki birgün ekranına düşen nikah davetiyesine bakıp pis pis sırıtacaksın diye ?
Hani insanın yüreği hop eder, boğazı düğümlenir, kanı çekilir, ateş basar, midesine ağrılar girer, kulakları uğuldar..
ha işte onların hiç biri olmadı.
Kendime hayret ettim doğrusu.
Gayet sakin ve boş bi şekilde davetiyeyi inceledim. Sırıttım.
Hatta bizim kızlarla konunun geyiğini bile yaptık. “ay nikaha giderken hazır memelerde dolgun yeni aldığım straplez elbisemi giyeyim. Saçımıda gelin topuzu yapayım. 3.bi yerde 2 si başka tarafta takayım eee boş gitmek olmaz”
“ya da neyse evlendikten sonra evine çiçek yollarım, Tebrikler bir öküz le evlendin!” diye”
Hatta bazı ahbaplarla fizibilite çalışması bile yaptık.
“ ya hu bunun gibi bi dağlı böyle hem zengin hem güzel bi kızla nasıl evlenebiliyor. Hadi kız şımarık salak ailesi nasıl göz yumabiliyor”
“eee allah herkeze çirkin şansı versin diye boşuna demiyoruz bacım !”
“Böyle bir hatunla kadın halimle ben bile Hollandaya gider nikahı basardım. Gelecek garanti “
“kız okadar aşıkki bizimkinde olan eksiklikleri sanırım 30 una gelince anlamış olacak, yazık”
Yani adam haklı. Kız kendi tc numarasını twitter gibi bi yerden alenen paylaşacak kadar ergense adam napsın. Bulmuşken kaçırmak elbette istemedi.
Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş demeyin. Olayın özü derini çok farklı. Çünkü prenses diye hitap edilen kız çocuğu için üzülüyorum o kadar..
Bir adam bir kızın hayatına nasıl sıçar 3.perdesini izleyeceğiz önümüzdeki günlerde.
Çünkü bir adam ne ise o dur ve asla değişmez. Ne bir aşk değiştirebilir bir öküzü nede para. Öküz öküzdür. Kanında var bikere ! Buraya yazıyorum. Ben malımı tanıyorsam benimle birlikte tanıyan herkez tanıyorsa bu işte üzülen tek taraf hanımefendi olacak.
Ben mi..
Mutluluklar diliyorum canı gönülden. Bir zamanlar kolumu istese hiç düşünmeden kesip verebileceğim o şuursuzca sevip taptığım adam evleniyor. Ne bir sevgi ne bir aşk.. kin nefret.. Yani kendimi zorluyorum bişiy hissedeyim diye ama yokk.. Hissedemiyorum. Sadece sırıtıyorum. Beni arayıp soran arkadaşlarada aynı durumdayım. Yahu evlensin zaten bende onu istiyorum ! Çünkü gerçekten zerre umrumda değil.
Yahu acaba üzülmem yada kendimi köprüden felanmı atmam gerekiyor burda onu bi anlayamadım.
Kendimi ilk defa bu kadar şanslı hissediyorum. Böyle bir beladan kurtulduğum için.
Boşuna dememişler..
“olsun diye dua ettiğinize birgün iyiki olmamış diye şükür edersiniz “
Haydi paşam… Şimdi ayıkla pirincin taşını.. Ha dikkat et o taşlar bi tarafına kaçmasın !

Passaporta gidiyore olaaaaa !

Passaporta gidiyore olaaaaa !
Madritte boğa güreşlerini izlemek güzel olurdu diyerekten Amsterdam hayali kurup Roma üzerinde yoğunlaşıp Barcelona ya gidiyoruz. Ne alaka dimi 
Aslında Amsterdam dedik ama benim kıbrıs harici ilk yurt dışım olacağı için Roma’dan vazgeçip İspanyada karar kıldık. Önce ne istediğimize bi karar verelim dedik. Düşündük taşındık. Tartıştık. İnce eleyip sık dokuduk. Roma mı Amsterdam mı Venedik mi Barcelona mı ?
Sevgili İspanyollar,
Ülkenizi seçtik. Şanslısınız. Hava alanında pasaport kontrolünden sonra CARLOS MARTIN ‘in bizi karşılmasını istiyoruz. Kasım ayında ülkenizde kısa bir süre ikamet edeceğim için olası küçük olaylar için şimdiden özür dilerim. İspanyol kadınları için tehlike arz ettiğimizin farkındayım . Ama inanın pekte umurumda değil.Allahtan tehlikeyi seviyorum da sıkıntı yaratmıyorum.
Nedir bu İspanyol mevzusu. ?
Olurda Barcelonanın maçı olur izlemeden zinhar gelmem .
CARLOS MARTIN ile bir akşam yemeği yeme hayali her türk kızının hayalidir elbet ! CARLOS MARTIN erkekse bizim etrafımızdakiler ne allasen !
Madritte boğaları sokağa saldıkları güne denk gelsem diye düşünüyorum.
Andrelanini seven birinin önünde hangi boğa durabilirki. ? Fethiyede yamaç paraşütü yapmak istediğimi duyan annemin “binersen hakkımı helal etmem”diyişi kulaklarımdadır halen. O yüzden bu boğa ve madrid olayım mümkünse aramızda kalsın. Yoksa annem konsolosluğu ayağa kaldırır ülkeye girişimi engeller maazallah ! 
İspanyollar..
Sizleri filmlerde gördüm. Gerçekten uzun saçlı ve ellerinizde gitarlamı dolanıyorsunuz ?
O kadar seksi ve romantikmisiniz ?
Hepiniz birer CARLOS MARTIN misiniz ?
Bizim türkiş adamları gibi hödük değilsiniz dimi ?
Belki bir ispanyol şarabı yudumlarken hayatımın aşkı ile karşılaşırım.
Umarım hayatımın aşkı İspanyaya gelmiş bir türk olmaz die içten içe dua ediyorum. Malum belayı çeken bi tipim. Koskoca ülkede bir türkü gider bulurum.
Az evvel annemle konuştum.
Bizim kızlarla İspanyaya gidiyoruz dedim. Yoksa ön balayımı dedi. Canım annem.. Halen bi umut benim aşık olup romantik bi eş seçeceğimi düşünüyor. Kendini buna inandırıyor.
İspanyaya neden sevgilimle gidimm allasen.!
Bu amsterdama sevgili ile gitmek gibi bişiy. Diyemedim tabi…
Biz kızlar eğlenmeye ispanyayı birbirine katmaya geliyoruz.
Varsın gerisini İspanya düşünsün..
Olaaaaa ! senyoreeee !

22 Temmuz 2014 Salı

Neymiş Bu Mutluluk ?

Sen hiç hayatın sana getirdikleri ile mutlu olmaya çalıştınmı ABİDİN ?
Sözde hepimiz hayatın bize getirdikleri ile mutluyuzdur. Hayatımızı canımızın istediği gibi yaşar hiçbir şeyi kafaya takmaz eller havada gönlüm hovarda takılıp dururuz.
Kimi kandırıyorsunuz ? Kendinizi mi yoksa karşınızdakini mi ?
Önce bi düşünün.. Savrulun.. Kurtulun şu saçma sapan duygulardan !
Kimseyi kandırmadığım aşikar. Neyse odur değişmez kuralım. Bugün mutluysam tanrıya bugün mutlu olduğum için şükür eder,şarkılar söyler gülücükler saçarım. Ama bugün mutsuzsam yurt dışındaki halam bile bilir bugün mutsuz olduğumu.. Annemin içine doğar kız kardeşim gamüklü mamüklü cümleler kurar.
Hayat size verir.. Siz sadece GÖRMESİNİ bilin…
Hayatın bana getirdikleri neymiş bi bakalım..
Güzel bir işim var. Kariyerimde zirvedeyim. İşimi seviyorum. Kendi paramı kendim kazanıp gırtlağa kadar borca batsamda aman yaaa ko g.tüne rahman gitsinlerdeyim. Bu sıkışıklıkta yurt dışı seyahati bile planlıyor pasaport için gün sayıyorum.
Etrafımda beni seven benim de çok sevdiğim bizim kızlar grubu var mesela. Spor salonundan.. Hani göze geleceğiz diye diye araya nifak sokmaya çalışılan grup.. Beraberken gülmekten karnıma ağrı girerken sinirlerim bozukkende beni dinleyen fıstık gibi arkadaşlarım canlarım var. İyiki varlar dediğim insanlar … Değerlerim.. değerlilerim…
Bir kız kardeşim var mesela. Bi gamük dedimi dünya duruyorsa en depresyon halimde yüzümde sırıtmaya sebep olan. Benim diğer yarım mesela o. Benim tezatım benim tersim. Ama bir elmanın kurtsuz tarafı. Kurtlu tarafı benim bu arada .. Varlığı ile hayatımı dolduran benim bir tanecik kardeşim.. Her ne kadar eve kedi alınmasına karşı çıksada. Medikim o..
Güzel bi ekibim var iş yerinde. Bazen beni dellendirselerde herzaman çok sevdiğim cici çekirdek ekibim.
Birde Nagim var. Ara ara kopsakta ama bildiğim hep var olan. Komik beni benden alan bana geri veren. Alkol aldığımda beni eve sağ salim taşıyan. Tek parça taşıyan. “kapının önündeyiz bak gami sakın ses etme “diyen. Taksiciye hayat hikayemi anlatırken müdahale etmeyen hayat hikayemi benden daha iyi bilen. Herzaman yanımda olan ve olmayada devam edecek olan.. Yaptığım hiçbirşey için beni yargılamayan.. aferim devam et hayat senin diyen.. Nagişim.
Afroditim gül’üm var.. sofu arkadaşımız İsmailimiz.. Adamın kare kökü Birol’umuz.. Velicanımız var.. Annem var ! en kutsal varlığım ..
Ve bir sevgilim yok.. 2 yıldan fazladır yok.. Hayatıma ne zaman birini almaya çalışsam nerde imkansız adam gidip onu bulduğumdanmıdır nedir bilmiyorum ama,
Yahu bu kadar güzelliğin içinde olmuş yada olmamış.. Oda benim nazarım olsun..
Unutmayın.. Varlığı ile bişey değiştirmeyenin yokluğu bişey ifade etmez.
Hayat bana o kadar güzel değerler verdiki.. Etrafı çokca kalabalık olupta mutsuzluktan saçmalayan insanlardan değilim en azından. Ne istediğimi gayet biliyorum. Ne yaptığımı nerede durmam gerektiğini.. Değerlerimin kıymetini biliyorum.
Ve tanrıya şükür ediyorum..
Beni bunca güzellikle onurlandırdığı için..
Ve hayatı gerçekten AYRINTILARINI görerek yaşıyorum. Lafta değil.. İçinde özünde..
Abidinlik etmeyin.
Hayatınızdakilerin kıymetini bilin.. Size değer katan insanların değerini bilin.
Sizi mutlu edenleri görün..

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Oymak Beyiniz Hazır :)

Evet,
Yaz tatilimizin ilk durağı bu sene çadır.
Bizim çocuklar ve bizim kızlarla
 Benim 1,5 günlük güzel ve hüzünlü çadır maceramdan kıskanmış olacaklar ki bayramda 3 gün sahilköyde çadır kuruyoruz. Daha doğrusu kurulmuş bir çadır kente gidiyoruz. Yoksa bizimkiler buna bende dahil çadır felan kuramayız. .
Tecrübeli olduğum için beni oymak beyi seçtiler :D
Bende ozaman “flama hazırlayın benim çadırım kırmızı olsun yoksa zinhar kalmam” dedim. Onuda ayarladılar.
Kamp ateşi için sen bilirsin gamük oda sana ait dediler.Allahtan gittiğimiz yerde hazır yakılmış olanı varda koskoca sahilköyü yakma gafletinde bulunmaktan kurtuldum 
Whatsaapta 2 haftadır bunun üzerine planlar yapılıyor. Organizasyon tamam. Çadıra onu getirin bunu getirmeyin… aman şarabı unutmayın. Sırt çantası yeter … gece için kalın bişiy alın kıçınız donar blaa blaa blaa.. Olta getiren bi arkadaşımızda var ki denizden nasıl bir şey çıkartacak çok merak ediyorum. Sanki kulelide balık tutacak . Söylediğinde bayağı bi gülmüştüm . Halende gülüyorum o ayrı.
Tatilin her türlüsü candır. Yıllardır çeşmede beachlerde tatil yapan biri bu sene özüne döndü. Daha salaş daha eğlenceli bir tatile merhaba diyorum. Eğlence varsa orada biten biri olaraktan sırt çantanızı alın gelin diyorum.
Okey takımımız hazır. İçkiler zulada. İçki içmeyene ayran hazır.
Kızartma yapılacak 1 kova.
2 şort 2 tişört bir şapka.
Makyaj malzemesi yok..
Topuklu ayakkabı yok.. Yerine Parmak arası terlik nemlendirici krem var.
Arkadaş kardeş dost herkez hazır..
Gami hazır.
Bi sen yoksun. Ve biz çok eğleneceğiz..
Öyle işte..
Olsaydın bu sefer gece denize girerdik.. Söz bak valla..
Gelecekteki Sevgiliye Not: Sen şimdiden bir çadır edin canım.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Küçük Eylül Meselesi

“Çirkin insanlar güzel insanlar onları farketsin diye olmadık şeyler yaparlar..."Bizler görünmez olmaya o kadar alışığız ki... Tek bir bakışla çirkin bir insan, onu farkedene umutsuzca aşık olur." bir küçük eylül meselesi..
Tamda böyle bişey işte.
Hafta sonu evimde tv nin karşısında embesil gibi otururken tv kanalında bu film başladı.
Hep izlemek istediğim ama her seferinde bi sebeple ertelediğim bir filmdi.
Film tahmin ettiğimden farklıydı. Normal bir kavuşamamalı zengin kız fakir oğlanlı tatil aşklı bir filmdi kafamdaki..
Canlandırdığım belki biraz uymuştu ama.. Film gerçekten beni çok etkiledi.
Özellikle Eylül’ün içinde bulunduğu durum ve Tek’in duygusallığı.
Normal şartlarda erkeklerde eylül tarzı durumlara alışık olduğumdan Rollerin değiştirilmiş olması filme farklı bir hava katmış.
Romantik filmleri pek izlemem. Aşk filmleri oldukça fantastik gelir bana ama.. Ne bileyim bu film bi başkaydı.
En son bir elimde kahve bir elimde peçete ağlıyordum.
Filmin son sahnesinde o Eylül’ün korkuluğu öptüğü sahnede..
Kendimi korkuluk gibi gördüm.
Bir türlü meselesini halledememiş tek gibi..
Karşısındaki insanı mutlu etmek için ona farklı şeyleri gösterme amacını üstlenip “bak aslında bi de bunlar var” demek isterken kendi mutluluğunu hep arka tarafa atan, o mutlu oldukça mutlu olan bi korkuluk gibi.
“Hayat ayrıntılarda gizlidir” diyen birine hayatın aslında hangi ayrıntılarda gizlendiğini göstermek isterken görmezlikten gelinen küçük bir ayrıntıyım. O ayrıntılara saklandığını düşündüğün her ince detayın içinde nice detaylar varken gördüğünle yetinmeye ne yazıkki ayrıntı denilemiyor. Birde benim gözümle bakabilseydin ya da benim gözümle bakmak için bana bir şans verseydin ayrıntının ne olduğunu belki anlatabilirdim.
Deniz kenarında midye kabuğu toplamak kadar kolaydı aslında. Midye kabuğu denizin kenarında güzelken bir akvaryumun içinde ne kadar güzel durabilir ki sence ?
Bu hikayenin ana kahramanı benim. Aslında Filmdeki Erkek kahraman “ Tekin” benim…
Kendi hayatımın başrolünü üstlenmiş ve birçok figüranla oyuna devam edende benim.
Eylül’de gördüğüm o uçarı umursamaz karakterde benim.
Tekinde gördüğüm duygusal karakterde.
İnsan 2 karakteri içinde barındırıyorsa eğer.. Benim ayrıntımda gizlenen hayatı artık siz düşünün..

11 Temmuz 2014 Cuma

Kimse seni dinlemiyorken konuşmak kolaydır..

“Ah ne tatlı sözler hazırladım kim bilir kaç aydır
Kimse seni dinlemiyorken konuşmak kolaydır
Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi
Yüzümde kocaman yalandan bir antidepresan gülümsemesi
Böyle gitme ne olur, böyle gitme ne olur
Biraz yanımda otur diyemedim
Başımı yaslasaydım omzuna, ağlasaydım
Öpüp koklasaydım, yapamadım
Yapmadım, utandım”
Bugünlerde bu şarkıyı dinliyorum. Çalışırken ,serviste, otobüste evde.. Gece uyurken. Bu halime alışık olmayanlar yadırgıyor tabi. Tuhaf geliyor. Anlam veremiyorlar. Aslına bakarsanız bende pek anlam veremiyorum.
Saçma yani..
Aman salla ya ne kafana takıyorsun diye cümleye başlayanlara attığım bakış küfür etmekten beter oluyor. Susuyorlar.
Çünkü kimse kimsenin ne hissettiğini ne düşündüğünü ne yaşadığını bilemez. Bilmek yada anlamak zorundada değil elbet. Saygı duymak zorunda o kadar.
Biliyorum..
Yaşadığım her ne ise .. yaşandığı ile kalmalı.
Düşünmemeliyim. Düşündükçe sorguladıkça içinden çıkamayacağım bir hal alıyor. O isteseydi o da benim gibi düşünseydi eğer.. İşte hatayı burada yapıyorum.. O istemiyor.. ve o benim gibi düşünmüyor. Bu kadar açık ve net.. Sorunun ana kaynağı ben olduğuma göre pekte sorgulanacak bişiy yok aslında.
Göğsümün üzerine öküz oturmuş gibi hissediyorum.
Bi çaresi var elbet…
Mübarek aydayız ve inancım gereği alkol almıyorum.
Bayramın 1.günü Şile sahil köyde olacağız.
Sahilde Alkolün dibine vuracağım.
Kusana kadar içeceğim.
Hatta ne bulursam içeceğim.. Hatta yetinmeyip karadenizi içeceğim.
Alkol komasına girene kadar içeceğim.
Yapmak Lazım arada.
En son içtiğimde sarhoş olmamıştım ama keşke sarhoş olsaydım diyorum ve yaptığım hiç bişeyi hatırlamasaydım diyorum.
Ertesi güne kalp ağrısı ile uyanmak yerine baş ağrısı ile uyanmak daha cazip geliyor.
VE tatil.. Can simidim.. Bu sefer yıldızları seyrederken dilek tutmayacağım. Mal gibi ay yıldız kaydı diye heyecan yapmayacağım.
Hatta belki ibneliğine “dünya barışını “ dileyeceğim..
Kim bilir belki bu sefer ters teper..

10 Temmuz 2014 Perşembe

Rahat Batması

Uzun zamandır yüzümde gülücükler eksik olmuyordu. Sevgi kelebeği gibi ortalığa gülücük saçıyordum. Derdim sıkıntım tasam yoktu. Kafam rahat kafamı kurcalayan bişiy yoktu. Yalnızlığa bayağı bi alışmıştım.
Ohhh hayat bana güzeldi. !
Sonra rahat battı..!
Kafamı gömdüğüm o kum yığınından bi çıkartayım dedim etrafta neler oluyor. Çıkarttığım gibi geri sokmak istedim ama çıkartmış bulundum bi kere.
Unuttuğum ne varsa kısacık bir süre içinde bir bir yaşadım.
Arkamdan atlı süvari kovalıyormuşcasına. Aşık oldum, hayal kırıklığına uğradım, düzen yine aynı değişmemiş. Tabi ben bunları kendi kendime yaşadım o ayrı. Hepsini ışık hızı ile yaşadım üstelik. Ben bile anlayamadım. Kendi kendine gelin güveyn oldum. 18 lik ergen gibi !
Ve yıldıran dejavu.. Ve anladımki Saflıkta master yapmış biriyim. Bu seferde tescillendim.
Yaz aşkları çabuk unutulur derler.
Lan bari yaz aşkı olarak yaşasaydık ne vardı yani ? Nasılsa eninde sonunda depresyona girecektim ne die bu kadar acele ettirdinki ?
Telefonum çantamda duruyor. Sessizde.
Bakmıyorum.
Acil biri arasa ölüyorum ben dese 3 gün sonra haberim olacak. O kadar soyutladım kendimi . Yaptığım tüm planları unutur oldum. Dün bi arkadaşımla buluşacakmışım.. Kız kadıköyden aradı.. e nerdesin ? Bi bilsem nerede olduğumu seni bekletirmiydim orda be güzelim..
 İş yerinde estirdiğim terörün haddi hesabı yok. Ağzımdan salyalar akarak sürekli bi kavga halindeyim.
Çöken outlook’umu yapamayan bilgi işlemciye.. zaten ne boka yarıyorsunuz ki diye carlayan bi tip oldum. Bana neyin var neden böle oldun diye soran arkadaşıma verdiğim cevabı buraya yazmayayım. Sanırım kız bi daha benimle konuşmayacak  oda çok üstüme geldi napim ya..
Yalnız kalmak istiyorum evet.
Gidip bi sahil kasabasında mal mal denize bakmak istiyorum.
Kendimi neden böyle bir şeyin içine soktuğumu anlamaya çalışıyorum.
Çok mu gerek vardı. ? Ne diye düzenini bozdun ki.. Biz buna huzurun kıçına kaçması diyoruz. Şimdi ayıkla pirincin taşını tek başına. Kimseye bişide söyleyemezsin. Kimseyi suçlayamazsında. Tek sorumlu tek suçlu sensin çünkü. Bir insan bile bile nasıl lades derin canlı örneğiyim.
İçinde bulunduğum bu saçma sapan ruh halinden çıkmak istiyorum.
Yine şarkılar söylemek yine çılgınlıklar yapmak istiyorum.
Yine masamda gelen bir maile kahkaha atmak istiyorum.
Bilgi işlemci arkadaşı arayıp yaptığım densizlik için gerçekten özür dilerim demek istiyorum.
Kadıköyde beklettiğim arkadaşımın gönlünü almak istiyorum.
Telefonumu sessiz mod dan çıkartıp gelen mesajlara cevap vermek istiyorum.
Kafamdakini unuttup hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Yapabileceğimi biliyorum.
Ancak aklın vakitsiz unuttuğunu gönül zamansız dile getirirmiş. Ondan korkuyorum..

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Yüreğinizin Götürdüğü Yer

Ben gittim . Bişiy değişmiyor.
Cidden bak.
İstersen bi dene ! denede gör…
Çünkü ne geliyorsa insanın başına “yüreğimin götürdüğü yere gittim” dediği anda geliyor. Kırın dizinizi oturun kıçınızın üzerine. Rahat batmasın. Huzur batmasın.
Eski sevgilimin nişan haberini aldım. Hiç yapmadığım bişey yapıp eski sevgilimin sosyal medya profiline girdim. Hızımı alamadım nişanlısının, annesinin ablasının kuzeninin .. Yan komşusunun.. Köpeğinin.. İnsan kendinden 15 yaş küçük biri ile evlenince gençleşebiliyormuş onu gördüm. Ha suratında sıfat kalmamış o ayrı ama.. Hiç bişey hissetmedim. Hatta allah mesut etsin bile dedim. Hayatımın içine sıçan bir adama mutluluk dileyeceğimi 2 yıl önce söyleselerdi tekme tokat girerdim.
Dile kolay..
2 yıldır kimseye kafamı kaldırıp bakmadım. Kimse ile ilgilenmedim. Birine bişiy hisetmedim. Tepemin tasını attırana yol verdim. Erkek sinek bile yanıma yaklaşamadı diyebilirim.
Yaşadığım herşey geçmişe ait olan bir iz aslında. Ne zaman hayatıma birini almaya kalksam özellikle ona benzeyen onun gibi düşünen birini 7 milyar insan arasından cımbızla çekiveriyorum. Her erkek aynı değildir canım diyip üzerine gittiğimde anlıyorum ki her erkek aynı. Nerede yanlış yapıyorum diye asla sormuyorum kendime. Sözde yüreğimin götürdüğü yere gidiyorum.
Çünkü Salağım.
Yanlış bir insan asla olmadım. Aksine yanlış insanların hayatında hep doğru insan oldum. Yaptığım ya da yaşadığım hiçbirşeyden hayıflanmadım arkasında durdum. Dönüp arkamı gitmek artık o kadar kolay geliyor ki .. Birgün gerçekten haketmeyen birine dönüp arkamı gideceğim.. Ya arkamdan gelip gittiğim yoldan beni döndürür .. Nere gidiyorsun destursuz deli manyak diyip.. ya da arkamda bıraktığım diğer insanlardan hiç bi farkı olmaz.
Yüreğinizin götürdüğü yere gitmeyin arkadaşlar. Ben gittim.. İlk defa gittim. Gördümki sadece sen gidiyorsun o yere. Dönüşünü anlatmama luzum yok herhalde.. Yenmiş bi baş parmak..
Benim gibi 2 yıldır hayatınıza kimseyi almayıp “yüreğimin götürdüğü yere gidicem yeaaa” diyipte oturup bunları yazmayın. Elinizde kırık bir kalp kırılan bir gurur ile kalırsınız.
Carpe diemmiş.. Anı yaşaymış.. Yüreğinin götürdüğü yere gitmiş.. geçin bunları hikaye bunlar. Paralel evrenin uydurmaları bunlar. Duygusuz bir insansanız gidin ama.. Sanmıyorum etrafımda duygusuz bir insan olduğunu.
Yüreğimin götürdüğü yer..
Ben gittim.
Ve döndüm.
Yanımda getirebildiğim tek şey kırılmış bir kalp ve gurur oldu.
Kimseyi suçlamayada hakkım yok elbet..
Çünkü” YÜREĞİMİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİTTİM”